16 Kasım 2011 Çarşamba

Makedo ile ambalaj atıklarını oyuncaklara çevirin !


Makedo karton, plastik, kumaş, oluklu mukavva gibi malzemeleri birleştirerek yeni objeler yaratmaya yarayan bir bağlantı sistemidir.

Makedo ile yapabilecekleriniz sadece etrafınızda bulacağınız atık / kullanılmış malzemeler ve hayal gücünüz ile sınırlı...
Her türlü koli, kutu, plastik tabak, bardak, karton, ambalaj kağıdı, kumaş parçası vb. Makedo ile yepyeni bir oyuncağa dönüşebilir !


Mini plastik testere ve ucu ile kesim yapıp delik açabiliyor, mavi klips ve pinler ile parçaları birleştirebiliyor ve plastik menteşe ile parçaları açılır kapanır yapabiliyorsunuz.


İşte bu muhteşem üçlü ile atık malzemelerden sınırsız oyuncak, eşya, hayvan, kostüm ve hatta oyun alanları yaratabiliyorsunuz. Robotlar, tanklar, hayvanlar, kostümler, bebek evleri, hatta içine girebileceğiniz büyüklükte oyun evleri, çiçekler, araba, gebi, uçak ve diğer taşıtlar... Yaratıcılığınızın sizi götürdüğü yere kadar ve tabii ki bulabileceğiniz atık malzemeler kadar çok şey yaratabilir, Makedo ile yarattıklarınızı bozup tekrar tekrar kullanarak yeni objeler yaratabilirsiniz.

8 Kasım 2011 Salı

Okul Öncesi İçin Yayınlar

MANDOLİN YAYINLARI


İlk Ansiklopedim Larousse Nasıl?

Nasıl Çalışır? Nasıl Yapılır? Eskiden Nasıldı?
İlk Ansiklopedim Larousse “NASIL?” çocukların öğrenmek, keşfetmek ve anlamak istediği, ilgi duyduğu konulardaki soruları cevaplıyor...

Her bölümde özel bir simgeyle eğlenceli şekiller, kitaba özel büyük resim ve çizimlerle geçmişten geleceğe, evrenin, hayatın, doğanın, bitkilerin, hayvanların, çevrenin ve toplum yaşamının “nasıl”ına ilişkin bir çocuğun soracağı sorular tüm ayrıntılarıyla yer alıyor.

Çocukların “NASIL” sözcüğüyle başlayan sorularına büyüklerle çocukların birlikte düşünmesini sağlayan zengin içerikli yetkin cevaplar. “Gerçekten!” kutucuklarıyla verilen çeşitli konulara ilişkin bilgiler ve eğlenceli resimlerle dolu görsel içerik…

----------------------------------------------------------------------

UÇANBALIK YAYINCILIK


Kar yağınca kartopu oynamayı kim istemez? Hele kardanadam yapmak ne zevklidir!

Oysa Fare Tini öylesine tembel, öylesine tembeldi ki, çok sevdiği şeyler için bile kılını kıpırdatmaya üşenir, acele etmekten hiç mi hiç hoşlanmazdı.

İşte, güzel, karlı bir gün ve Tini kocaman bir kardanfare yapmayı çok istiyor. Ama çoraplarını ve paltosunu giymek, eldivenlerinin kayıp tekini bulmak çok zor... Öyle mi sizce de?

Kavramlar:
Ulaşmak istediğimiz şeyler için çaba harcamak.
Yazan: Ayla Çınaroğlu
Yaş: 4+


----------------------------------------------------------------------------------------------------------

BOYUT YAYIN GRUBU

Anaokulu Dergisi

Sevgili Anne, Babalar;
Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin danışmanlığında; M.E.B Okul Öncesi Eğitim Mevzuatı, Neş’e Erberk Anaokulu öğretmenlerinin önerileri ve anne, babaların yorumları dikkate alınarak düzenlenmiş eğitici ve eğlenceli Anaokulu dergileri ile tam bir okul öncesi eğitim veriyor.

8 klasör içinde 96 derginin yer aldığı Anaokulu ile birlikte kelime haznesinin geliştiğini, çevresini daha iyi tanıdığını, basit şekil ve resimleri birbirinden ayırt etmeyi, sorulara cevap vermeyi adım adım öğrendiğini göreceksiniz. Ayrıca kesme, yapıştırma, çizme alıştırmaları ile sanatsal yönü ve el becerileri gelişecek.
Erken eğitimin öneminin farkında olan binlerce aile çocuğuna okul öncesi eğitiminde Anaokulu dergisi ile destek oluyor. Anaokulu dergisi sayesinde onunla verimli zaman geçirip, zihinsel gelişimine destek oluyor. Siz de çocuğunuzu bu en gelişmiş okul öncesi eğitim kaynağı ile tanıştırın!

M.E.B. Okul Öncesi Eğitim Mevzuatı'na göre güncellendi
Milli Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim Mevzuatı, Anaokulu öğretmenlerinin önerileri ve anne, babaların yorumları dikkate alınarak tüm dergiler yeniden gözden geçirildi ve güncellemeler yapıldı.

Türkiye’de binlerce çocuğun okul hayatına hazır ve kendine güvenli başlamasına destek olan Anaokulu dergisi şimdi de yeni soluğu ile yine anneleri harekete geçmeye çağırıyor...

Günde sadece 20 dakika ayırarak çocuğunuz ile hem keyifli zaman geçirecek hem de onun daha başarılı bir okul hayatı için temellerini atmış olacaksınız.


---------------------------------------------------------------------------------------------------------

MORPA


---------------------------------------------------------------------------------------------------------

MAVİBULUT YAYINCILIK


Memo ve Ay

Memo ufak tefek bir oğlancık. Tüm isteği, annesine onun kadar güzel bir hediye verebilmek: Gökteki Ay'ı... Ama, Ay öyle yüksekte ki... O halde bizim Memo kimden yardım isteyecek? Üstelik karşılığında hepsine Ay'dan bir parça verecek... Ama ya annesine kalmazsa, küçük Memo ne yapacak?

Yazan: Alice Brière - Haquet
Resimleyen: Cèlia Chauffrey
Türkçesi: Sumru Ağıryürüyen


---------------------------------------------------------------------------------------------------------

YA-PA

Klein Şişesi, Moebious Şeridi ve Gelecek


Verdiğim bir eğitim sırasında, "interdependency" -birbirine bağımlılık- kavramından bahsediyor, bu kavramı iyi anlamanın iş ve sosyal yaşamımız için ne kadar önemli olduğunu vurguluyordum. Evrendeki her şeyin, birbirine bağlı olduğunu, yaptıklarımızın da eninde sonunda dönüp dolaşıp, yine bizi etkilediğini irdeliyordum. Aslında "her şey birbirine bağlı, başı ve sonu yok" falan derken, katılımcılardan bir arkadaş, 'Klein Şişesi'nden söz etti. Duymamıştım. Merakla bilgi yollamasını rica ettim. Sağ olsun yolladı. Serkan Kurtulmuş’a teşekkürler.
Üstüne ben de araştırdım; Klein şişesi anlaması zor, akıllara zarar, kendi üzerine dönüşümlü üç boyutlu bir nesne. Felix Christian Klein’ın (1849-1925) isim babalığını yaptığı Klein Şişesi hakkında şaşkınlık ve merakla bilgi toplarken, Moebious Şeridi ile de tanıştım.

 

Moebious Şeridi A. F. Moebius (1790-1860) tarafından bulunmuş, matematikçi ve sanatçı M. C. Escher (1898-1972) tarafından meşhur edilmiş. Görülmeden kolay anlaşılacak bir şey değil!
Moebious Şeridi, imkansız şekillerden biri olarak biliniyor. İçi - dışı yok, hacmi sıfır, üç boyutlu, şekli bulunamayan, birbiri içinden kesişmeden geçen, bu yüzden ifade ederken dördüncü boyut gerektiren bir şekil.
Klein Şişesi de Moebious şeridi gibi tek yüzeyli. Şişenin içi ve dışı diye iki bölge tanımlamak mümkün değil. Her ikisi de bir “kesik” içeriyor. Moebious Şeridi’ni yapmak için sonsuz düzlemin kesip yapıştırılması gerekiyor. Klein Şişesi de kendi içinden geçtiği için bir kesik, dolayısıyla bir çeşit süreksizlik içeriyor. Üç boyutlu uzaydaki yansımasında bir kesik varmış gibi görünmesine rağmen, yüzeyini yokladığınızda kapalı ve sonlu fakat sınırsız iki boyutlu bir yüzey olduğu görülüyor. Herhangi bir noktasından başlayıp, keskin bir kenarla karşılaşmadan her yerini gezebileceğiniz, bu yüzden içi ya da dışı diyebileceğiniz bölgesi olmayan bir şekil, nesne. Bu tuhaf şişenin hilesi, yüzeyinin kendisiyle kesişiyor oluşu.
Klein Şişesi’nin, kendi gövdesini delip ´içine’ giren, oradan da ´dibine´ açılan bir boynu var.
Yaşamlarımız, kendimizle, evrenle ilişkimiz de aslında bu, içi dışı olmayan garip şekle benziyor. Tüm yaptıklarımız aslında yine kendimizle kesişip, yeniden hayatımıza geri dönmüyor mu? Kişisel, kurumsal ya da toplumsal olarak, iç dünyamızla dış dünyayı ayırmak ne kadar gerçekçi? Böyle iki ayrı alan tanımlamak mümkün mü? Değişen, evrim geçiren iş, yaşam ortamlarımızda eylemlerimiz mutlaka dönüp dolaşıp yine bizi, kurumumuzu, çevremizi etkiliyor. İşte yarattığımız koşullar, özel yaşamımızı, özel yaşamımızda yarattıklarımız da iş hayatımızı etkiliyor.
Hangisi iç, hangisi dış? Belli mi?

Ufuk Tarhan

Sunay Akın'ın Sahibi Olduğu Oyuncak Müzesi Van'daki Çocuklar İçin Kolları Sıvadı


Van'da meydana gelen depremden sonra çocukların acılarını hafifletmek, hayallerine sıkı sarılmalarını sağlamak için İstanbul Oyuncak Müzesi'nin açtığı kampanya ile toplanan oyuncak ve şeker dolu bir tır Van'a hareket etti.

İstanbul Oyuncak Müzesi'nin bir hafta önce başlattığı oyuncak toplama kampanyasına, İstanbullular yoğun ilgi gösterdi ve kısa sürede 1 tır dolusu oyuncağı Vanlı çocuklara göndermek için müzeye bağışladı.

Şiddet içeren hiçbir oyuncağın kabul edilmediği kampanya ile toplanan yüzlerce, bebek, araba ve tüylü hayvan figürlü oyuncaklar ile rengarenk bayram şekerleri, Kadıköy Belediyesinin aracılığıyla bayramdan önce çocukların ellerine kavuşabilmeleri için bugün yola çıkarıldı.
http://www.internethaber.com

NASA, Uzayda Hız Rekoru Kırmaya Hazırlanıyor


Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA'nın ABD'deki Ad Astra Rocket şirketi ile birlikte ürettiği 'Değişken Özel Amaçlı İtici Manyetoplazma' (VASIMR) roketi test aşamasına geldi.

İlk ciddi uçuşunu 2017'de yapması planlanan roket sayesinde 6 aylık Mars yolculuğu 39 ila 45 güne inebilecek.

VASIMIR sayesinde, astronotların uzayda uzun süre radyasyona maruz kalmalarının önüne geçilecek. Bilinen iyon motorlarından çok daha güçlü olan plazma roketin farkı, radyo dalgalarını yayan vericilere benzer bir radyo frekans jeneratörü kullanarak parçacık veya plazmayı ısıtmasından kaynaklanıyor.
Roketin motorundaki radyo frekans jeneratörü, elektronlar kaynayıncaya dek argon gazının atomlarını ısıtıyor ve plazma ortaya çıkıyor. İtiş gücünü artırmak için roketin ikinci katında iyonlar Güneş`in yüzey sıcaklığının 20 katı fazlasına, yani 1 milyon santigrat derece civarına kadar ısıtılıyor. Bu sayede VASIMR, uzayda yıllar boyunca devam edecek itiş sağlıyor ve kimyasal roketlerden çok daha hızlı yol alıyor.
VASIMR fizikçilerinden Franklin Chang-Diaz, 2005 yılında başlayan projeyle ilgili olarak, "Birdenbire geleceği şimdiki zamana getirdik. Elbette çözmemiz gereken çok sorun ve yapmamız gereken çok şey var. Ancak geride kalan 5 yıla baktığımızda müthiş bir ilerleme sağladık" dedi.
İleri teknoloji ürünü plazma roket, ilk olarak 2017'deki bir asteroit görevinde kullanılacak.

Araştırmacı Çocuk Merkezi


"Soru sormalarına, merak ettikleri sorulara yanıt bulmalarına fırsat verilirse çocukların öğrenme ve keşfetme istekleri artar. Biz yetişkinler de onlara yol göstererek, onlarla birlikte çalışarak çocukların bu yöndeki gelişimlerine katkıda bulunabiliriz."

Benzer düşünceden yola çıkan Dr. Mary Kellett, İngiltere’de Open Üniversite’de 2002 yılında Araştırmacı Çocuk Merkezi’ni kurdu. Bu merkezde farklı yaş gruplarından çocuklar araştırma yapmakla ilgili eğitim almaya, ardından da yetişkinlerin rehberliğinde kendi araştırmalarını yapmaya başladı. Tüm bu süreç sonunda çocukların öğrenme ve keşfetme isteklerinin arttığı, kendilerine güvenlerinin geliştiği gözlemlendi. Aynı zamanda çocuklarla birlikte çalışan yetişkinlerin de onların dünyasını daha yakından tanıma fırsatı buldukları görüldü.

İngiltere’deki Araştırmacı Çocuk Merkezi’nde yapılan çalışmaların yaygınlaştırılması için 2006 yılında Türkiye’yle birlikte yedi ülkenin ortaklığıyla Avupa Birliği Comenius Projesi kapsamında, CARIPSIE (Children As Researchers In Primary Schools In Europe - Avrupa’daki İlköğretim Okullarında Araştırmacı Çocuklar) projesi başlatıldı. Bu eşsiz projenin amacı, okul öncesi ve ilköğretim çağındaki çocuklara araştırma yapma becerilerini kazandırmaktı. Ayrıca bu becerileri kazandırmanın en iyi yolunu belirleyerek bir program hazırlamak ve bu programın okul programında nasıl yer alabileceğini ortaya koymaktı. 2009 yılında tamamlanan Avupa Birliği Comenius Projesi CARIPSIE, Türkiye’de Araştırmacı Çocuk Merkezi’nin kurulmasının temelini oluşturdu.

Araştırmacı Çocuk Merkezi, Türkiye’deki okul öncesi ve ilköğretim çağındaki çocuklara araştırma yapma becerilerini kazandırmak ve bu becerilerin kazandırılmasına yönelik hazırlanan programı yaygınlaştırmak, aynı zamanda eğitim alanında öğrenmeye destek olacak, öğrenmeyi zenginleştirecek ve eğlenceli hale getirecek çalışmaları yürütmek amacıyla kuruldu.

Araştırmacı Çocuk Merkezi çocuklara, okullara, öğretmenlere ve öğretmen adaylarına yönelik günlük, haftalık ya da aylık eğitim programları, seminerler ve atölyeler düzenliyor.

Çocuk Programı:
6-12 yaş grubu çocuklar için bilimi sevdirmek amacıyla hazırlanan hafta sonu programı. Deneyimli eğitimenler liderliğinde yürütülen program eğlenceli bilim atölyelerini içermekte.

Bir Kaşık Mühendislik

Mühendisler, çevrelerindeki sorunları çözerler. Doğal kaynakları kullanarak, bilim ve teknolojiden yararlanarak köprüler, barajlar, uçaklar yaparlar. Mühendislerin en önemli özellikleri, yaratıcılıklarıdır. Bu yaratıcı mühendislik atölyesinde de çocuklar, geometrik şekillerin yapılarda nasıl kullanıldığını keşfetmekte, köprü çeşitleri ve köprüleri etkileyen kuvvetlerle tanışmakta, ardından bir köprü tasarlayarak bunun dayanıklılığını ölçmekteler. Tıpkı gerçek mühendisler gibi!

Okul Programı:
6-12 yaş grubu çocuklar için bilimsel araştırma basamaklarının, eleştirel ve yaratıcı düşünme becerilerinin eğlenceli etkinliklerle öğretildiği 10 haftalık eğitim programıdır. Araştırmacı Çocuk ve Yaratıcı Çocuk olmak üzere iki program vardır.

Araştırmacı Çocuk:


Programın amacı: İlköğretim öğrencilerine araştırma yapma becerilerinin kazandırılması.
Programın süresi: 10 hafta, haftada bir ders saati
Programın içeriği: Öğrenciler bir yandan araştırma yapmayı öğrenir bir yandan da kendi araştırmalarını yürütür. Araştırma nedir? Araştırmacı kimdir? Araştırma nasıl yapılır? İyi bir araştırmacı hangi özelliklere sahiptir? Etik olmak ne demektir? Nasıl araştırma planı yapılır? İyi bir araştırma sorusu nasıl hazırlanır? Nasıl ön bilgi toplanır? Hangi araştırma yöntemleri vardır? Araştırma yöntemi nasıl seçilir? Nasıl veri toplanır? Toplanan veriler nasıl düzenleri ve analiz edilir? Nasıl rapor hazırlanır? Araştırma nasıl sunulur? gibi konularda eğlenceli etkinlikler yer alıyor. 1. hafta öğrenciler araştırma sorusu hazırlama, 2. hafta plan yapma, 3. hafta ön bilgi toplama, 4.ve 5. haftalar yöntem belirleme, 6. ve 7. haftalar veri toplama ve analiz, 8. ve 9. haftalar rapor hazırlama ve 10. hafta sunum yapma üzerine çalışıyor.

Yaratıcı Çocuk:


Programın amacı: İlköğretim öğrencilerine eleştirel ve yaratıcı düşünme becerilerinin kazandırılması.
Programın süresi: 6 hafta, haftada bir ders saati.
Programın içeriği: Öğrenciler, yapılandırmacı programı destekleyen ve bilim öğretiminde kullanılan 5E Modeli aracılığıyla Fen ve Teknoloji, Sosyal Bilgiler ve Türkçe derslerinde derse daha fazla katılım gösterirken, daha çok işbirliği yapıyor, önceki bilgilerinin üzerine keşfederek kendi öğrenmelerini yapılandırıyor ve yeni bilgiler üretiyorlar. Modelin 5 öğrenme basamağı var: İlişkilendirme, keşfetme, açıklama, detaylı çalıma ve değerlendirme. Öğrenciler, 1. basamakta belirlenen konuya merak ve ilgi duyuyor, konuyla ilgili kendi bilgi, gözlem ve deneyimlerini paylaşıyor. 2. basamakta konuyla ilgili deney, gözlem, keşif yapıyor. 3. basamaktaysa öğrendikleri yeni bilgileri düzenliyor, özet çıkarıyor ve kendi bakış açılarını ortaya koyuyor. 4. basamaktaysa öğrendikleriyle başka konular arasında ilişki kuruyor, yeni sorular soruyorlar.

7 Kasım 2011 Pazartesi

Maket Yapalım

Maketix ürünleri her yaştaki insan için eğlenceli bir uğraş. Her biri birbirinden ilginç 100'lerce modelden oluşan bir objeler topluluğu. Materyalin naturel ahşap oluşu ve insanların bu objeleri puzzle mantığı ile 3 boyutlu olarak kendilerinin oluşturması ürünlerin en büyük özelliği.

Oluşturulan obje; eskimemekte, yıpranmamakta. Maketi oluşturduktan sonra gözünüzün önünde bir köşede saklayabilirsiniz.

Maketix ürünlerini alanlarda veya hediye olarak verenlerde yenilerini edinme, bir set ve koleksiyon yapma isteği olabilir.

Yakın gelecekte alınacak MEB Tavsiye Kararı ile çocukların zeka gelişimine katkı yapan, beyin jimnastiği yapmalarını sağlayan dünya standartlarına uygun, sağlıklı bir eğitim aracına dönüşecekmiş.

Ürünlerin içerisinde bulunan fotoğraf ve kurulum şemalarının yanında objelerin kısa tanımları da yer almakta. Web üzerinden de satış yapmakta olan firma ürünlerini aşağıdaki başlıklar altında toplamış:
  • Ahşap Yapboz
  • Dinozor Serisi
  • Hayvan Serisi
  • Deniz Serisi
  • Böcek Serisi
  • Yaşam Serisi
  • Silah Serisi
  • Yapı Serisi
  • Kırtasiye Serisi

Kitap - Evrenin Çizgi Tarihi


Evrenin Çizgi Tarihi, Amerikalı karikatürist, Profesör ve matematikçi Larry Gonick tarafından yazılan ve çizilen, evrenin oluşumundan günümüze kadarki tarihini siyah-beyaz karikatürlerle anlatan kitaplar serisidir. Seride yer alan her kitap, dünya tarihinin belli bir dönemini kronolojik sıralamaya sadık kalarak ele almaktadır.

Birinci kitabın ilk bölümünde yapımını henüz tamamlamış olduğu zaman makinesini harekete geçirmek için tarihi bir kitaptan bölümler okurken gördüğümüz ve çizimi Einstein’ı andıran Profesör, Gonick’in kendisini temsil etmektedir. Yazar, kitap boyunca devam eden zaman yolculuğunda bilimsel ve antropolojik verilere dayanan tarihsel olayların izini sürer ancak sunum tarzı asla bir ders kitabı gibi değildir. Gonick, anlatmakta olduğu hikayeleri geçmişe damga vurmuş tarihi kişilikler, kanlı anekdotlar ve sıradışı detaylarla canlandırarak renklendirir. Yazarın ilginç üslubu ve olağanüstü mizah anlayışı neredeyse okumakta olduğumuz kitabın aslında bir tarih kitabı olduğunu tamamen unutturup, sürükleyici bir maceranın anlatıldığı bir çizgi roman okuduğumuzu zannettirecek kadar başarılıdır.

Seride evrimsel bilim, fizik, astronomi ve antik tarih konularını işlediği için Gonick, referans olarak ikincil kaynaklar veya antolojilere başvurmak yerine Homer’in İlyada’sı, Hindistan’ın Rig Veda’sı ve İncil gibi orijinal metinleri referans olarak kullanmayı tercih etmiştir.

Evrenin Çizgi Tarihi serisi Portekizce, Yunanca ve Lehçe de dahil olmak üzere farklı dillere çevrilmiş ve yayınlandığı günden beri birçok ödül kazanmıştır. Halen New York Üniversitesi, Yale Üniversitesi ve Kolombiya Üniversitesi gibi prestijli üniversitelerde öğrencilere tavsiye edilen veya müfredatta yer alan bu serinin Büyük Patlama’dan başlayarak İskender’in Hindistan seferiyle sona eren birinci kitabını sizlere ulaştırabilmenin mutluluğunu duyuyor, sizleri Carl Sagan’ın ‘Gerçekten çok zevkli, büyüleyici, sıradışı ve tam anlamıyla küresel bir bakış açısına sahip; insanlık tarihini öğrenmek için ders kitapları okumaktan çok daha iyi bir yöntem’ olarak tanımladığı bu benzersiz yapıtla başbaşa kalmaya davet ediyoruz.

http://www.kipitap.com

Büyük Patlamadaki Süper Beyinler CERN'i Anlattı


İsviçre'nin Cenevre kentindeki Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi'nde (CERN) yürütülen dünyanın en büyük bilimsel deneyi 'Büyük Patlama'da, 90'a yakın Türk araştırmacı görev alıyor. CERN'deki Türk araştırmacılardan Doç. Dr. Bilge Demirköz, CERN'e ilişkin, "CERN, bizlerin evrene uzattığı bir dua, evrene açılan bir el. Bakalım çalışmalarımızın, çabalarımızın karşılığında evren bize ne verecek?" dedi.

CERN'deki çalışmalarını 5 yıldır aralıksız sürdüren Doç. Dr. Bilge Demirköz, iki yıl ATLAS detektörünün yapımında, çalıştırılmasında ve sorunların çözümünde ve binlerce fiber optik kablonun bağlanmasında çalıştığını anlattı.

"Ben 2 yıl boyunca her gün kaskımı taktım, ucu demirli ayakkabılarımı giydim ve her gün yerin altına indim. Yani iki yıl boyunca gün yüzü görmedim." diyen Demirköz, bu süreçte yaşadıklarını şöyle anlattı:

"İki yıl yerin altında, inanılmaz tempoda kablolarla, ekipmanlarla yere eğilerek, dehliz gibi yerlerden geçerek detektörleri yaptık. Parçacıkların dışarı kaçmaması için dedektörleri adeta matruşkalar gibi içiçe geçirip arada boşluk bırakmayacak şekilde tasarladık.

Bu süreçte, sabahları uyandığımda güneşe bakmamaya çalışıyordum. Kendimi o gün yine havanın kötü olacağına inandırıyordum. Çünkü erken saatte yerin altına inecektim ve çıktığımda yine güneş olmayacaktı.

Cenevre'de kış aylarında çok yağmur yağıyor ve hemen hemen de hiç güneş yok. Bu nedenle güneşi ve yeşili görmek için Alpler'e, yani bulutların üzerine çıkmanız lazım. Zaten yerin altında olduğumdan ve güneşi görmediğimden kayak sevgim oluştu.''

Demirköz, yapımında çalıştığı detektörün şimdi sorunsuz çalışmasını ''dünyanın en muhteşem olayı'' sözleriye değerlendirdi.

"CERN beklenmediklerin yeri."
Doç. Dr. Demirköz, insanın yaptığına inandığında bunun mutlaka bir geri dönüşünün olacağını belirterek, şöyle konuştu:

"Örneğin Edison, elektrik lambasını bulmaya çalışmıyormuş. Bu deneyde belki hiçbirimizin beklemediği bir şey gelecek. CERN benim için beklenmediklerin yeri. Ama CERN'de bir şeyi beklemek de istemiyorum, bir şeyleri umut ediyorum ama beklenmedik bir şeyi bulmak istiyorum. En fazla istediğim şey bu. CERN benim için bizlerin evrene uzattığı bir dua. Ellerimizi evrene doğru açtık ve bir duamız var ve diyoruz ki 'bize bir şey ver'. Bizim için evrene açılan bir el CERN. Bakalım çalışmalarımızın, çabalarımızın karşılığında evren bize ne verecek?"

"Ne sıkılması Erkcan, en iyi yerdesin."
CERN'deki çalışmalara University College London'dan katılan bilim insanı Dr. Erkcan Özcan da değişik ülkelerden yüzlerce bilim insanının çalıştığı CERN'in bir fizikçinin dünyada çalışabileceği en iyi yer olduğunu savundu.

"LHC, okyanuslara açılan yepyeni bir gemi aslında. Bu gemiyle okyanuslara açıldık diyebiliriz. Belki karşımıza bir şey hemen çıkabilir ya da uzun süre çıkmaya da bilir. Ancak önemli olan bu geminin içinde, hatta yapıldığı tersanede olmak çok önemli" diyen Erkcan, deney sonuçlarının üye ülkelerin gelişimine büyük katkı sağlayacağına işaret etti.

Erkcan, Cenevre'deki hayatının yüzde 90'ının bilgisayarda program yazarak geçtiğini, bundan zaman zaman sıkıldığı anlarda, "Ne sıkılması Erkcan. Aslında dünyada çalışılabilecek en iyi yerde çalışıyorsun. Daha ne isteyebilirsin ki." sözleriyle kendini yeniden motive ettiğini aktardı.

Dünyanın çoğu yerinde ve Türkiye'de gerçek fizikle, öğretilen fizik arasında büyük bir farkın bulunduğunu vurgulayan Dr. Erkcan, sayısal derslerin keyifli taraflarının öğretilmedikçe öğrencilerin bilime ilgi duyamayacağını söyledi.

"Üyelik karlı bir yatırım olacak."
Türkiye'nin uzun yıllar deneysel parçacık fiziğini "lüks ve kötü kardeş" olarak gördüğünü, bu nedenle CERN'e üyelik girişimi yapmadığını kaydeden Erkcan, "Oysa CERN'e üyelik bir anlamda karlı bir yatırım. Bilime ve teknolojiye yatırım yapacaksınız ki uzun vadede ülkeniz kazansın" dedi.

CERN'e üyelik için yıllık aidatların, ülkelerin milli gelirleri ve nüfusları göz önüne alınarak hesaplandığını bildiren Erkcan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye için bu aidatın ne kadar olacağını açık ve net şekilde CERN'den öğrenememiştik. Her ülkenin belli bir pazarlık durumu da olabiliyor çünkü. Ben geçen sene merakımdan şu anki 20 üyenin ne kadar ödediğini, nüfusunu ve milli gelirlerini kullanarak hesap yaptım.

Yani bu tamamen gayriresmi bir miktar ancak Türkiye için hesapladığım yıllık aidat 39.4 milyon İsviçre Frangı. Bu meblağ, Türkiye gibi ilerlemek isteyen bir ülke için çok yüksek değil. 15-64 yaş arasındaki nüfusumuz için kişi başına yılda bir dolara bile karşılık gelmiyor.

Çünkü CERN, şu ana kadar yaptığı alt yapılar için de katkı isteyebilirdi. Böyle bakıldığında Türkiye aslında CERN'e üyelikle iyi bir yatırım yapmış da oluyor. Hazır bir şirkete iyi bir ortaklık sağlamış oluyorsunuz.''

CERN'deki CAST deneyinde çalışan Boğaziçi Üniversitesi doktora öğrencisi Cenk Yıldız da CERN'de çalışmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, "CERN'de pek çok alanda uzmanlarla birlikte çalışıyorsunuz. Burada çalışırken, yalnızca bilgi edinmiyorsunuz, ilham da alıyorsunuz. Bence CERN'de çalışmanın en önemli yönü burada." dedi.

Dergi - Meraklı Minik



Meraklı Minik dergisinin Kasım sayısı bayilerde.

http://tubitak.gov.tr

Kitap - Bir Milyon Ne Kadar Büyük ?


Tübitak Popüler Bilim Kitapları serisinden bir kitap daha.

Milyon çok büyük bir sayı. Peki ama tam olarak ne kadar büyük? Penguen Pipkin de işte bunu merak ediyor.

Keşif yolculuğunda ona eşlik edin ve bir milyonun ne kadar büyük olduğunu kendi gözlerinizle görün.

Yazan: Anna Milbourne
Resimleyen: Serena Riglietti
Çeviri: Meltem Yenal Coşkun


http://tubitak.gov.tr

6 Kasım 2011 Pazar

Kaos Kuramı ve Hem-Hem Mantığı



Kaos Kuramı, son yılların en ilgi çekici kuramsal bilgi alanı haline geldi. Bir bilim dalı olarak ayrışma aşamasına henüz gelmemiş olsa da, geleceği hissedebilme ya da yaratabilme yolunda duyarlılığa sahip olanlar tarafından parlayacak bir bilim olacağı kolayca öngörülebiliyor.


Her şey çok kötü gidiyor sanki… Dünyanın enerji boyutundaki fotoğrafı karmaşık bir sis perdesiyle kapkara görünüyor. Evrenden galaksimize doğru inerken masmavi bir gülümseyişle bizi karşılayan Dünya anamız, o uzaklıktan görünmeyen ama her birimizce hissedilen bu kara sisin içinden, küçük ama güçlü ışık huzmeleriyle parlayan enerjileri de o mavi bağrından evrene doğru yansıtıyor bir taraftan. Böylesine tezatlıklar evrenin doğasında öyle çok ki, bazı güzellikler karanlık sislere rağmen parlıyor.

Hem karanlık, hem ışık…
Bu güzellikler, her şeye rağmen bir taraftan ilerlemeye devam eden bilim ve felsefe çalışmalarında parlayan insanların ışıklarında gizli…

Bazen sessizce hayatımıza giriyor, bazen de gümbür gümbür değiştiriyor hayatımızı bilimsel çalışmalar. Pozitif bilimde olduğu kadar, elle tutulur gibi görünmeyen fizik ötesi konularda çağı tepetaklak edecek teoremler, kuramlar son sürat yayılıyor. Bunlardan bir tanesi de Kaos Kuramı…

Kaos Kuramı, son yılların en ilgi çekici kuramsal bilgi alanı haline geldi. Bir bilim dalı olarak ayrışma aşamasına henüz gelmemiş olsa da, geleceği hissedebilme ya da yaratabilme yolunda duyarlılığa sahip olanlar tarafından parlayacak bir bilim olacağı kolayca öngörülebiliyor.


Bunu öngörenlerden birisi de Doç. Dr. Haluk Berkmen… Fizik Doçentliğini kavramsal bilimlerle zenginleştiren Haluk Berkmen, zengin anlatımlarla, bizler için bazen anlaşılması zor olan kuramsal bilimler konusunda bir ışık gibi parlıyor. Kendisini önceleri yazılarıyla ve dil araştırmalarıyla takip edip, makalelerimde bazen başvurduğum bilgi kaynağı olarak tanırken, zamanın bir noktasında yolumuz kesişti ve yüz yüze tanışma şansına da eriştim. Hiçbir şey tesadüf değil sanırım. Bir yola düştüğünüzde, yola revan olmayı, en sonunda yol olmayı başarabilmeniz için taşlar önünüze sıralanıveriyor. Haluk Hoca’nın değerli bilgilerini kendi ağzından dinleyip, verdiği zihnimi zenginleştirme şansım için evrene teşekkür ediyorum.

Haluk Hoca zaman zaman seminerler verir değişik mekânlarda. Bu mekânlara TuVa adında yeni bir sanat merkezi eklendi. TuVa’da her cumartesi ilginç ve popüler bir konuyla seminerlerine devam edecek olan Haluk Hocamın ağzından vereceği yeni seminerin konusu duyunca kendimi tutamayıp birkaç soru sordum ve dinlediklerimi paylaşmak istedim. Daha önce kendisiyle aynı kuramla ilgili teknik bilgileri içeren bir röportaj yapılmasına rağmen ben farklı bir açıdan aktaracağım Kaos Kuramını…

Kaos Kuramının içinde sözü edilen hem yeni bir mantık yapısını, hem Kaos Kuramı ile ilgili gelecek öngörüsünü; Haluk Hocanın dilinden, benim kalemimle aktarmaya çalışacağım.

Kaos kavramını ve son yıllarda revaçta olan Kaos Kuramını nasıl tanımlarsınız?
Doğadaki canlı ve cansız varlıklarda beliren karmaşık görüntüleri klasik fizik kavramlarıyla açıklamak, tüm gayretlere rağmen, bugüne kadar mümkün olmamıştır. Bu bakımdan, Kaos kavramı klasik Newton fiziği ile açıklanması mümkün olmayan doğal ve karmaşık oluşumlar ve hareketlerle yakından ilgilidir. Bir diğer deyiş ile: Kaos, klasik fiziğin bittiği yerde başlar.

Son yıllarda Kaos ile ilgili pek çok kitap, makale yayınlanmış, konferans ve sempozyum düzenlenmiştir. Kaos Kuramı, matematik ile görsel sanatı birleştiren ve bilgisayarlar sayesinde gelişen ciddi bir kuramsal bilim dalı olmak yolundadır.

Kaos kuramı ilk defa nasıl ve kimin tarafından dile getirildi, bu kuramın temel ilkesi nedir?
Kaos ile ilgilenen ilk kişi Los Alamos’un kuramsal bölümünde çalışan Mitchell Feigenbaum adlı matematikçidir. 1974 yılında, hızlı bilgisayarlar henüz yokken, Feigenbaum bir el hesap makinesi ile kendi üzerine dönüşümlü denklemlerle ilgilenmeye başlamıştır. Kendi üzerine dönüşüm olayına “iterasyon” denir ve bir denklemin sonucu olarak elde edilen sayıyı aynı denkleme yeniden başlangıç şartı olarak yerleştirme tekniğidir. Yani, iterasyon “geri besleme” olayıdır.

Kaos Kuramı ile doğa olayları arasındaki ilişkiyi açıklayabilir misiniz?
Doğadaki canlı varlıklara baktığımız vakit onların gelişimlerini ve yaşamlarını geri besleme metodu ile sürdürdüklerini görüyoruz. Örneğin her bitki bir tohum üretir ve bu tohum toprağa düştüğünde önce bir fidan, daha sonra da gelişmiş bir bitki ve nihayet yeni bir tohum üretir. Yani, başlangıç ve sonuç tohumdur. Hayvanlar ve insanlar da bir embriyo hücresinden yaşama başlarlar ve gelişmiş canlı varlıklar çiftleşerek yeni embriyolar üretirler. Kaos kuramı bu geri besleme ve tekrardan oluşan benzeşme mekanizmasının en genel matematik temelini oluşturmuştur. Artık rahatlıkla diyebiliriz ki; sadece canlı varlıklar değil, evrende var olan tüm canlı ve cansız sistemlerin temelinde iterasyon ve dolayısıyla Kaos vardır. Zira cansızlar da dönüşerek değişirler.


Şu halde Kaostan Kozmos türemekte veya karmaşa, düzeni oluşturmaktadır. Bu kuram sayesinde Kaos korkulan ve kaçınılması gereken bir kavram olmaktan çıkmış, doğadaki oluşumların ve hareketlerin temel nedenine dönüşmüştür.

Kaos kuramına göre hiçbir sistemin uzun süre düzenli kalması da mümkün değildir. Nasıl ki karmaşa düzen oluşturursa, düzen de belli bir süre sonra karmaşaya dönüşmek zorundadır. Yaşamı ve ölümü bu şekilde açıklamak mümkündür.
Kaos kuramını doğal yapılarla ve basit örneklerle açıklamak
mümkün müdür?
Kaos Kuramı doğadaki karmaşık yapıları bilgisayar teknolojisi sayesinde görsel olarak bizlere sunmaktadır. Bir ağacın dallarını ve yaprakların damarlarını incelediğimizde hiçbir ağacın veya yaprağın bir diğerine yüzde yüz benzemediğini, her birinde küçük fakat belirgin farkların bulunduğunu görürüz. Demek ki doğa determinist (belirgin) olmayıp karmaşa (belirsizlik) içermektedir. Bu belirsizliği Kaos Kuramından bir hayli önce Kuantum Kuramı ileri sürmüştür. Şu halde Kaos Kuramı ile Kuantum Kuramı çelişmeyip, aksine birbirlerini destekleyen ve tamamlayan kuramlardır.

Bedenimizdeki kan damarlarında, parmak izlerimizde, akciğerlerimizin içyapısında, hatta sinir dokularımızda karmaşa bulunduğunu görmekteyiz. Kaos kuramı sayesinde bu yapıların açıklanabildiğini ve görsel olarak sunulabildiğini söyleyebiliriz. Doğadaki bulutlar ve kıyı şeritlerindeki görüntüler ile gökadaları da aynı şekilde kaos içerirler.

Kaos kuramının temel taşları denilen, kelebek etkisi ile Fraktal geometri tanımları için bize neler söyleyebilirsiniz?
Kelebek etkisi başlangıç şartlarına duyarlı sistemler için geçerlidir. Kelebek etkisini basit olarak tanımlamak istersek, “Avustralya’da bir kelebeğin kanat çırpışı Avrupa’da fırtına oluşturur” diyebiliriz. Ancak bu durum sönümlü olmayan ve kendi üzerine dönüşerek tekrarlanan sistemler için geçerlidir. Özetle “küçük etkilerden büyük sonuçlar doğabilir” sözünün metaforu kelebek etkisidir.

Kelebek etkisini denklemlerle ilk ifade eden ve bilim dünyasına sunan kişi Avustralya’lı meterolog (iklim bilimci) Edward Lorenz’dir. İklim değişikliklerini, 1961 yılında, bir bilgisayar programı ile modellemeye çalışan Lorenz, başlangıçtaki küçük farkların birçok iterasyon sonucunda büyük farklara yol açtığını göstermiştir.

Ancak, kendi üzerine dönüşerek gelişen ve değişen sistemlerin görüntülerine Fraktal adını veren kişi Polonya doğumlu ve Amerika’da yaşayan Benoit Mandelbrot’dur. Fraktal sözünü, kesirli anlamına gelen “fractional” sözünden türemiştir. Zira Fraktal geometri bizlere kesirli boyutların varlığını kanıtlamaktadır.

Kesirli boyutlara örnekler verebilir misiniz?
Yukarıda verdiğim tüm örnekler kesirli boyut içerirler. Örneğin, bir deniz kıyısının gökten çekilmiş görüntüsünü ele alalım. Uçaktan çekilen fotoğraftaki görüntü ile çok yakından çekilmiş bir fotoğraftaki görüntü arasında önemli bir fark yoktur. İki fotoğraf bire bir aynı olmasa da aralarında temel bir benzeşimin bulunduğunu söylemek yanlış olmaz. Yani, ölçek değişse de yapının aynı kalışı ve temelde bulunan özelliğin kendini koruması durumuna kesirli boyut diyoruz. Zira tam sayılı -bir iki veya üç- boyutlu nesneler birbirlerinden yapısal farklılıklar içerirler. Kesirli boyutlu nesnelerde bu farklılıklar ortadan kalkar.

Bir deniz süngerini düşünün. Hiçbir deniz süngeri bir diğerine benzemese de temelde ortak bir yapıları vardır. Bir deniz süngeri ne iki boyutlu ne de üç boyutludur. İki ile üç arasında bir boyutu olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü deniz süngerindeki delikli yapı onu hem iki boyutlu hem de üç boyutlu olmasını sağlamaktadır. Deniz kıyısı gibi deniz süngerinin de Fraktal yapıya sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Kesirli boyut kavramı ve karmaşa ile düzen arasındaki yakın ilişki, ikili mantık düzeninden uzaklaşmamız gerektiğine ve vahdete, yani tekliğe yaklaşmamız gerektiğine mi işaret ediyorlar?
Eğer olaylara katı bilim açısından değil de, yaşam felsefesi ve insani düşünce yapısı açısından bakarsak bu görüşe tamamen katılırım. Zira insanın bir fizik, yani (bedensel) boyutu olduğu gibi bir de metafizik (ruhsal) boyutu vardır. Gerek Kuantum Kuramı gerekse Karmaşa Kuramı bu ikili yapımıza destek vermektedirler. Örneğin, Kuantum Kuramına göre bir nesne, ister küçük ister büyük olsun, hem parça hem de dalga özelliği taşımaktadır. Demek ki, ayırımla ve karşıtlıkla değil, birliktelikle ve bütünsellikle düşünmenin zamanı gelmiştir.

Bunun için de yeni bir mantık yapısına gereksinim vardır. Bu yeni mantığa ben Hem-Hem mantığı diyorum. Bu mantığa göre karşıt kavramlar temelden yoktur ve bu karşıtlıklar bizim beynimizin ürünüdürler. Karşıt kavramlar birer zan iseler, kaçınılmaz olarak vahdet, yani teklik kavramını kabullenmek durumunda kalacağız. İnsanlık henüz o noktaya ulaşmış olmasa da oraya doğru yaklaşmakta olduğunu söyleyebiliriz.

Kaos Kuramının gelişimi için gelecek öngörünüz nedir, nereye varabilir, bizi nereye taşıyabilir? Bu konuda ne kadar uzağı, yani geleceği tahmin edebilirsiniz, düşüncelerinizi paylaşabilir misiniz?
Kaos Kuramı önümüzdeki yıllarda temel bilim özelliğini kazanacak ve üniversitelerde ders olarak okutulacaktır. Nedeni de bilgisayar teknolojisinin çok hızlı bir şekilde gelişmekte oluşu ve gittikçe daha büyük bellekli bilgisayarların kalem ile kâğıdın yerini alışıdır. Artık fizikçiler ve matematikçiler doğrusal ve sürekli analitik denklemler yerine kendi üzerlerine dönen ve süreksiz iterasyonlarla gelişen denklemlerle uğraşacaklardır.
Bu yeni yaklaşımın felsefi etkileri de kaçınılmaz olarak gerçekleşecektir. Zira her bilimsel yenilik bir süre sonra felsefi düşünceye de yansımaktadır. Bu durumun geçmişte birçok örneği olduğu gibi gelecekte de kaçınılmaz olarak etkileri görülecektir. Sadece felsefi düşünceyi değil, mantık denen düşüncenin iskeletini de temelden değiştirecektir.
Kaos Kuramının bir diğer etkisi pozitif bilimle sanatı yakınlaştıracağı ve bilim adamlarını sanatçıya dönüştüreceğidir. Her ne kadar bilim adamı “bilim adamı” ve sanatçı “sanatçı” olmaya devam etse de aralarındaki kapanmaz gibi görünen uçurumun azalacağı görüşündeyim. Özetle, önümüzdeki on veya yirmi yıl hem düşünce tarzımızda hem de davranış şeklimizde önemli değişikliklere gebedir.
***
Bu yeni kavram, kim bilir önümüzdeki yirmi yıl içinde neleri nasıl değiştirecek? Artık kesin öngörüde bulunmak için hangi hızla kehanette bulunmak gerek kestiremiyorum açıkçası. Bu tabii ki benim yapabileceğim basitlikte bir öngörü olamaz ama sürprizlerin bizi beklediğini hissedebiliyorum.
Şu anki dünya tablosu ne kadar sisli puslu görünse de unutmuyorum ki; tek bir kuram bile aydınlanmak için yol açabilir… Çünkü bir tek mum bile koca bir odadaki karanlığı etkisiz kılar. Teşekkürler Haluk Berkmen… Işığınız için…
Röportaj: Nesrin Dabağlar
http://indigodergisi.com