10 Ekim 2011 Pazartesi

Yaratıcılık ve Zeka

Hep şu sorular sorulmuş ya da sorulmaktadır: Yaratıcılığın zekâ ile özellikle ilişkisi nedir? Kişi zekâya sahip olmadan yaratıcı olabilir mi? Kişi, yaratıcılıkla hiç ilgisi olmayan yüksek bir zekâ seviyesi gösterebilir mi? Daha da önemlisi, yaratıcılık ve zekâ, birisi olmadan değerlendirilebilir mi? Kişi yeni bir bilgiyle karşılaştığında, bu bilgi zeki bir şekilde mi yoksa yaratıcı bir şekilde mi alınır ve çözümlenir?

Zekâ ile yaratıcılık, hele sanatsal yaratma söz konusu olduğunda, hep ayrı davranışlar olarak düşünülmüştür. “Bir kişinin yüksek zekâsı yoksa bile, özel yeteneği var” cümlesi, sözel ya da sayısal olmayan zihin karakteristiklerinin, zekâdan daha aşağıda “yetenek” olarak tanımlandığını göstermektedir (KIRIŞOĞLU, 1991).

Psikologların bir kısmı zekâyı “soyut düşünme, olaylar arasında ilişkiler kurabilme, kendi kendini tenkit edebilme” yetkinliği olarak tanımlamıştır. Başka bir kısmı zekâyı “çevreye ve yeni durumlara intibak edebilme” kabiliyeti olarak değerlendirmiştir. Daha başkaları ise zekâyı “öğrenme kabiliyeti” olarak tanımlar (ATALAYER, 1994).

Bilim adamlarının bazıları da, uzmanlık alanlarına göre, zekânın belli bir yönüne ağırlık veren tanımlar yapmışlardır. Örneğin, biyologlar zekâyı ”çevreye uyum yeteneği” olarak görürlerken, eğitimciler “öğrenme”, psikologlar “ilişkileri anlama”, bilgisayar bilimcileri “bilgiyi işleme” yeteneği olarak görmektedirler.

Zekânın biyolojik temelli olduğu ve özellikle erken yaşlarda karşılaşılan zihinsel uyarımlar gibi çevresel faktörlerin etkisiyle bu kapasitenin ne kadarına ulaşılabileceğinin belirlendiği genel olarak kabul edilmekte, ancak aradaki etkileşim mekanizmaları henüz tümüyle anlaşılamamaktadır (DAĞ, 1995).

Yaratıcılık kavramının zekâyla ilişkisi olduğunu ileri süren bir çok psikolog vardır. Genellikle yüksek zekâ bölümü (ZB) olanlardan yaratıcı davranış beklenir de, düşük olanlarda ise böyle bir yeteneğin olabileceği düşünülmez. Hiç şüphe yok ki, bir zekâ testinin ölçütü ZB ile bazı yaratıcı beceriler arasında kayda değer bağlantılar bulunmakta ama, bu bağlantı tam olarak bilinememektedir. Yavuz’un (1996) naklettiği gibi, bu bağlantıların olduğunu gösteren kaynaklar, Terman ve arkadaşlarının (Terman ve Cox, 1926) araştırmalarında görülürse de, kesin bir sonuca varılamamıştır. Uzunçarşılı (1994)'ya göre de, ölçülen ZB, 120'nin üstüne çıktığında, yaratıcılık için bir ayrıcalık getirmemektedir.

Yaratıcılıkla zekâ arasındaki ilişkinin önemi, bu geçmiş yarım yüzyıl boyunca, çeşitli açılardan psikologların (Catell, 1963; Coler, 1963; Guilford, 1950, 1959, 1968, 1981; MacKinnon, 1962; Roe, 1951, 1963; Terman, 1954, 1955; Torrance, 1960, 1967) dikkatini çekmiştir. Genetikten mühendisliğe, diğer çeşitli bilim dallarında çalışan bilim adamları da zekânın, yaratıcı keşiflere ve icatlara olan yardımını; Aristo ve Plato’dan , Immanuel Kant’a, Brand Blanshard ve Jacques Maritain’e kadar filozoflar, yaratıcılığın orjinini ve rasyonel düşünce ile olan ilişkisini düşünmüşlerdir (HAENSLY ve REYNOLDS, 1989).

Yaratıcılıkla zekâ arasında belli bir ilişkinin varlığını aramak amacıyla yapılan araştırmalar sonucunda, doğrudan ve kesin bağıntılara varılamamıştır. Bu araştırmalarda görülmüştür ki, sınavlarda başarılı ve zekâ testlerinde de yüksek seviyede zeki çıkan bazı öğrenciler, çeşitli alanlarda özgün, yeni düşünceler ortaya koyamamışlardır (SAN, 1985). Farklı yaratıcılık seviyelerinde olan çocukların kişilikleriyle ve okul başarılarıyla ilgili bulgular, çocukların ZB’leri arasında farklar bulunabileceğini, fakat yaratıcılığın bunlardan anlaşılamayacağını, bu yeteneğin, çok üstün yaratıcılıkla “bir miktar yaratıcı olmak” arasındaki farkın, açıkça görülen bazı özelliklerle anlaşılabileceğini ortaya koyuyorlar (JERSILD, 1972).

Guilford’un, bilimsel yaratıcılık alanında yoğunlaştırdığı çalışmaları doğrultusunda, yaratıcılığın zekânın genel durumu içinde yer aldığını söyler. Ona göre bilişsel düşünme, bellek, ıraksak düşünme, yakınsak düşünme ve eleştirel düşünme gibi beş zihinsel işlemin yer aldığı bu durum içinde, ıraksak düşünme faktörü, yaratıcılığa en yakın olandır (KIRIŞOĞLU, 1991).

Iraksak düşünme, olası çözümler hatırlama ya da yeni çözümler üretmedir; kişinin düşünceleri bir çok farklı yol boyunca “ıraksar” (genişleyerek yayılır). Yakınsak düşünme ise, ihtimalleri daraltmak ve en uygun çözüme “yakınsamak” için bilgi ve mantık kurallarını uygulamak olarak tanımlanmıştır (ATKINSON vd.,1995). Iraksak düşünme, yakınsak düşünmeye göre daha esnektir; yalnız eldeki bilgilerle yetinmeyen bir düşünme yöntemidir; daha zengin fikirler akımına açıktır ve dolayısıyla yeni çözümlere ve yaratıcılığa daha yatkındır (JERSILD, 1972).

Araştırmacılar, yüksek seviyede zekânın, yüksek seviyede yaratıcılığı garanti etmediğini, yaratıcılıkla zekâ arasında çok yüksek bir korelasyon olmadığını, daha zeki bir kişinin daha yaratıcı kişi anlamına gelmediğini belirtmektedirler. Guilford’a göre “zekâ, yaratıcılıkta hiçbir zaman tek başına belirleyici bir değişken olmadı. Faktör analizi ile çok boyutluluğu ortaya konulan zekâ, tek başına yaratıcılığı açıklayamadı. Üstelik zekânın bir alt bileşeni olarak ortaya çıkabilen bir değişken, yaratıcılığın da bir alt bileşeni olarak karşımıza çıkabilirdi” (SUNGUR, 1997). Yaratıcı potansiyellerin gerçekleşmesi için, genellikle, hiç olmazsa ortalamanın biraz üstünde bir zekâ seviyesi gerekli olmaktadır. Fakat bu kritik seviyenin üstünde, zekâ ile gerçek yaratıcılık arasındaki ilişki yaklaşık olarak sıfırdır (ARIK, 1990).

Wallach ve Kagan (1965), zekâ ve yaratıcılığı incelemek amacıyla çocuklar üzerinde yaptıkları bir araştırmada, geliştirdikleri yaratıcılığı ölçme testinden elde edilen sonuçlarla zekâ testinden elde edilen sonuçları karşılaştırmışlar ve çocukları dört gruba ayırmışlardır (ÜLGEN ve FİDAN, 1989):
  • Zekâ ve yaratıcılık düzeyi yüksek olanlar,
  • Zekâ ve yaratıcılık düzeyi düşük olanlar,
  • Zeka düzeyi yüksek, fakat yaratıcılık düzeyi düşük olanlar,
  • Yaratıcılık düzeyi yüksek, fakat zekâ düzeyi düşük olanlar.
Bu araştırma sonuçları da göstermektedir ki, zekâ ve yaratıcılık arasında doğrudan bir bağlantıdan söz etmek pek mümkün görünmemektedir. Bir çocuk, zekâ düzeyi düşük olsa bile yüksek derecede yaratıcı; veya bunun tersi olarak, zekâ düzeyi yüksek olduğu halde yaratıcılık düzeyi bakımından düşük seviyede bir düzeyde olabilmektedir. Ne var ki, elde edilen bu veriler, tüm çocuklar için aynı sonuçları vereceğini söylemek için yeterli değildir. Aile ortamı, sosyo-kültürel çevre, eğitim, kalıtım vb. gibi çeşitli faktörlerin, özellikle küçük çocuklar üzerinde yaptığı etkiler, onların değişik özellikler ortaya koymalarını sağlayabilmektedir. Ayrıca, bütün bunların yanı sıra, yaratıcılığı tanımlama biçimi, bu tanımlamaya yönelik olarak hazırlanmış olan ölçme araçları ile zekâ testlerinin ölçmedeki yetersizliği yönündeki tartışmalar, zekâ ile yaratıcılık arasındaki bağıntıyı belirleme konusunda çok net cevaplar ortaya koymayı engellemektedir.

Diğer taraftan, yaratıcılığın değişik alanlarda değişik boyutlarının olduğu dikkate alındığında, inceleme ve araştırmaların yapıldığı alana göre farklı sonuçlar elde edilebileceği de göz ardı edilmemelidir. Sözgelimi, teknik alanda yaratıcı davranışlar gösterdiği halde sanatsal yaratıcılığı olmayan bir çocukla, sanat alanında yaratıcı davranışlar gösterdiği halde teknik alanda yaratıcılığı olmayan bir çocuğun, aynı özellikleri göstermesi düşünülemez.

Bugüne kadar yapılan bilimsel araştırmaların ışığında denilebilir ki, zekâ ve yaratıcılığın, farklı alanlarda farklı işleyiş biçimleri, farklı yaklaşımları, farklı değerlendirmeleri ve sonuçları vardır; her ne kadar belirli bir seviyede zekâ gerekli ise de, zekâ ile yaratıcılık arasında doğrudan bir bağıntı yoktur. Kaldı ki, son yıllarda yapılan çeşitli araştırmalar sonucunda, tek bir zekâdan bahsedilemeyeceği; başarılı olmanın yüzlerce, binlerce yolunun bulunduğu ve hedefe ulaşmaya yardımcı olacak bir sürü değişik yeteneğin var olduğu ileri sürülmektedir. Bu bilim adamlarından biri, psikolog Howard Gardner'dır.

Goleman'ın (1999: 54) belirttiğine göre Gardner, 1983 tarihli Frames of Mind (Zihnin Çerçeveleri) adlı eserinde, hayatta başarılı olmak için tek tip bir zekânın şart olmadığını, yedi temel çeşitlemesi olan geniş bir yetenekler yelpazesi bulunduğunu ileri sürmektedir. Gardner'ın listesi, sözel ve matematiksel-mantıksal yatkınlık olmak üzere iki standart akademik zekâ türünün yanı sıra, ressam ve mimarlarda bulunan uzamsal kavrama kapasitesini; fiziksel akıcılık ve zarafette kendini gösteren kinestetik dehayı ve müzikal yetenekleri de kapsıyor. Ayrıca, yine kendi deyimiyle "kişisel zekâlar" başlığı altında topladığı kişiler arası ilişki yetenekleri ve psişik yetenekler, Gardner'ın listesini tamamlayan diğer zekâ türleridir.

Gardner'a göre IQ, tek ve değişmez bir belirleyicidir. IQ testlerinin, asıl beceri ve yetenekleri ölçmekten yoksun olduğunu belirten Gardner, "bu testlere göre insanlar ya zekidir ya da değildir, o şekilde doğmuşlardır, bunu değiştirmek için yapılacak pek fazla bir şey yoktur ve testler de size zeki kişiler arasında olup olmadığınızı söyler" diyerek, hem IQ tarzı bir düşünme biçimine hem de IQ testlerine karşı çıkmaktadır.

Enver Yolcu

KAYNAKLAR GOLEMAN, Daniel, Duygusal Zekâ, 11. Basım, Çev: Banu Seçkin Yüksel, Varlık Yayınları, İstanbul 1999.
HAENSLEY, A. Patrica, and Cecil R. Reynolds, Creativity and Intelligence, Handbook of Creativity, Plenum Press, New York and Londan, 1989, ss. 111-145.
JERSİLD, Arthur T., Çocuk Psikolojisi, Cilt III, Çev.: Gülseren Günçe, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, No: 27, Ankara, 1972.
KIRIŞOĞLU, Olcay, Sanatta Eğitim (Görmek, Anlamak, Yaratmak), Eğitim Kitabevi, Ankara, 1991.
ROUQUETTE, Michel-Louis, Yaratıcılık, İkinci Basım, Çev: Işın Gürbüz, İletişim Yayınları, İstanbul, 1994.
SAN, İnci, Sanat ve Eğitim, İkinci Basım, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları, No:151, Ankara, 1985.
SAN, İnci, Sanatsal Yaratma ve Çocukta Yaratıcılık, T. İş Bankası Kültür Yayınları: 17, Ankara, 1977.
SUNGUR, Nuray, Yaratıcı Düşünce, İkinci Baskı, Evrim Yayınevi, Yönetim Dizisi: 6, İstanbul, 1997.
ÜLGEN, Gülten ve Emel Fidan, Çocuk Gelişimi, Beşinci Baskı, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları 57, İstanbul, 1989.
YAVUZ (Yavuzer), Halide, S., Yaratıcılık, 3. Basım, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 1996.
YOLCU, Enver, Eğitimde Yaratıcılık Sorunu ve Sanat Eğitimi, İlköğretim ve Sorunları Sempozyumu, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, 2-3 Mayıs 1995a, Bolu

Yaratıcı Düşünceyi Uyaran Tetkikler


Öğrencilerin ilginç ve yaratıcı fikirlere ulaşmalarında karşılaştıkları zorluklarda yaratıcı düşüncelerinin uyarılması amacıyla farklı tekniklerden yararlanılabilir. Aşağıda sıralanan teknikler, öğrencilerin yaratıcı düşüncelerini ortaya çıkarmak amacıyla 10’ar dakikalık kısa etkinlikler olarak uygulanabilir.

1. Bir kitaptan rasgele kelime bulma
Sınıfta bulunan herhangi bir ders kitabından faydalanılabilir. Kitabın herhangi bir sayfası açılarak rasgele bir kelime seçilir. Seçilen bu kelimeden beyin fırtınası ile somut bir nesneye ulaşılmaya çalışılır.

Seçilen kelime bir nesne ismi de olabilir. Ulaşılan nesne hakkında değişik fikirler üretilerek nesneye farklı özellikler kazandırılmaya çalışılır. Nesneye yönelik değişiklik düşünceleri ile öğrenciler bir buluşa da gidebilirler. Nesnenin özelliklerini değiştirme, geliştirme düşünceleri aynı zamanda nesneye yönelik bir inovasyon çalışması olarak da kullanılabilir.

Bu yolla öğrencilere olaylara ve nesnelere farklı bakış açıları kazandırılmaya çalışılır.

2. Rasgele bir resimden yola çıkma
Başlangıç noktası olarak herhangi bir kitap veya afişten bulunacak rasgele bir resimden yola çıkarak ilginç bir fikre ulaşılmaya çalışılır. Sınıfta bulunan herhangi bir kitaptan bulunan bir resim seçilir. Resim ile verilmeye çalışılan mesajların neler olabileceği ve resimden öğrencilerin ne anladığı hakkında bir beyin fırtınası yapılır. Verilen mesajlardan ve bu resim hakkında öğrencilerin ortaya koyduğu düşüncelerden yola çıkarak somut bir nesneye ulaşılmaya çalışılır. Yapılan bu çalışmayla öğrencilerde somut bir nesneye geçiş için gerekli düşünme ve becerilerin geliştirilmesi amaçlanır.

3. Benzer durumlardan yola çıkma
Çözümünde zorluk çekilen herhangi bir problem, benzeri problemlerin çözüm süreçleri örnek alınarak çözülür. Öğrencilere elde ettikleri tecrübeleri farklı alanlarda kullanabilmelerine yönelik beceri kazandırılmaya çalışılır.

4. Konu hakkındaki gerçekleri ve bilgileri sıralama
Herhangi bir nesne ele alınır. Seçilen nesne hakkında var olan bilgiler sıralanır. Daha sonra bu bilgilerden yola çıkılarak nesneye daha farklı özellikler kazandırılması amacıyla bir beyin fırtınası yapılır. Bu şekilde öğrencilerin var olan nesneler hakkındaki bilgilerini, farklı amaçlarla kullanabilme becerilerinin geliştirilmesi sağlanır.

5. Tersi durumu düşünme
Çözüm bekleyen bir sorun ele alınır. Daha sonra bu sorunun çözümü üzerinde sınıf içerisinde bir beyin fırtınası yapılır. Beyin fırtınası ile bir çözüme ulaşılamazsa seçilen sorunun tersi durum, çıkış noktası olarak ele alınarak beyin fırtınasına devam edilir.Bu şekilde öğrencilerin karşılaşılan bir problemin çözümünde farklı düşünceler oluşturabilme becerilerinin geliştirilmesi sağlanır. Örneğin; susuzluk problemi bir beyin fırtınasında çözüme ulaştırılamamışsa bu kez fazla suyun, bir problem olduğundan yola çıkılarak bir beyin fırtınası düzenlenir.

6. İki farklı sözcükten yola çıkma
İki farklı sözcükten yola çıkılarak yeni veya yaratıcı bir fikre ulaşılır. Bu amaçla rasgele iki sözcük bulunur ve bu sözcükler arasında ortak bir ilişki kurulmaya çalışılır. Ortak ilişkilerin neler olabileceği hakkında bir beyin fırtınası yapılır, üretilen fikirlerden yola çıkarak farklı özelliklere sahip daha önce var olmayan ya da var olan bir nesneye farklı özellikler kazandırılmaya çalışılır. Örneğin; uçak ve halı sözcüklerinden uçan halı vb.

7. Çözümden soruna gitme (tersine mühendislik)
Çözümden soruna gitme yönteminde önce var olan bir çözüm ele alınır. Daha sonra bu çözümün hangi sorunların da çözümü olabileceği düşünülür. Bu şekilde bir çözümün birden fazla soruna çözüm getirebileceği düşüncesi öğrencilerde oluşturularak farklı teknoloji alanlarındaki gelişmelerin bütün teknoloji alanlarında değerlendirilmesi sağlanır. Bu şekilde öğrencilerde disiplinler arasında ilişki kurabilme ve bunları kullanabilme becerilerinin geliştirilmesi sağlanır.

8. Farklı bir duruma girme
Öğrencilerin çekingenlikten veya sosyal sınırlamalardan uzaklaşarak yeni düşünceler geliştirmeleri amaçlanır. Bu teknikte öğrenciler ele aldıkları bir soruna çözüm önerileri oluşturmak amacıyla, bulundukları mevcut sosyal konum dışında bir kimliğe bürünerek çözüm önerileri geliştirirler. Sorunun ait olduğu çevre veya meslek dışında farklı bir çevrede veya meslekte olma durumlarını hayal ederek soruna çözüm önerileri geliştirirler. Bu şekilde öğrencilerde bir soruna çözüm bulmada farklı bakış açıları getirme becerilerinin geliştirilmesi sağlanır.

Yaratıcılık, eleştirel bakmak, yeni önermelerde bulunmaktır. Daha önce aralarında ilişki kurulmamış nesneler yada düşünceler arasında ilişki kurulmasıdır. Alışılmışın, bilinenin dışında, farklı, yeni, özgün olmak, problemi görmek, farklı çözüm yollarından giderek yeni sonuçlar çıkartmaktır. Yaratıcılık dünyayı, kendimizi değiştirme eylemliliğidir. Sanatsal yaratma, değiştirme sürecinde öznel iç yaşantının farklı dışa vurumudur. İnsanın deneyimleri, duyarlılığı, algılama tavrı ile yeniden üretimi gerçekleştirmesidir. Rüyalar, hayal gücü, espri ve düşünsellik, dikkat, yargılama, uslamlama sonucu oluşturulan eylemde sonuca farklı yollardan ulaşmadır yaratıcılık. Yaratıcı insan, yaratıcı süreç içinde geçmişinden, entelektüel birikiminden, deneyimlerinden,algılarından, hayal gücünden yararlanarak, çevresini bu bağlamda değerlendirip aktarma yetisi çerçevesinde sezgi ve araştırma ile özgürce yaratıcı ürünler, yapıtlar oluşturur, farklı önermelerde bulunur. Bu nedenle mevcut olaylar, kuramlar yeniden ele alınır, ancak bakış açısı farklıdır. Gidilen yol orijinaldir. Varılan sonuç özgündür. Bu duyarlılık sürecinin sonucunda yenilik vardır.

Yaratıcılık sanat yapıtında olduğu kadar, bilimde ve güncel yaşamda da geçerlidir. Corbusier, “yaratıcılık sabırlı bir araştırmadır” demiştir. Bilgi ve deneyim birikiminden yararlanarak sentezleme sonucu yeni ürünler ortaya koymak gerekir yaratıcılık söz konusu olduğunda. Birbiriyle farklı olan, ilişkisi olmadığını sandığımız şeylerin ilişkisini kurmak ve yeniyi yaratmak gerekir. Matisse, “görmek yaratmanın başlangıcıdır” demiştir. Yaratma bir serüvendir, bir heyecandır, bir duyarlılıktır, kuvvetli bir hayalgücüdür. Bunun için de görmeyi bilmek gerekir.

E.P.Torrance göre yaratıcılık “boşlukları, rahatsız ediciliği ya da eksik ögeleri sezip, bunlar hakkında düşünü ya da varsayımlar kurmak, bunları sınamak, sonuçları karşılaştırma ve olasılıkla bu varsayımları değiştirip yeniden sınamaktır.” Buluşun, yeniliğin söz konusu olduğu yaratıcılıkta, zihnin tüm yetileri, düşünme süreçleri, imgelem, duygular etkileşim halindedir. Demek ki yaratıcılık tüm zihinsel yetileri geliştirmede rol oynar. Yaratıcılık zekanın tamamlayıcısıdır, en üst basamağıdır. Zeka, bilgi toplama, öğrenme ve bunları çeşitli durumlara uyabilme ve kullanabilme yetilerinin toplamı olarak tanımlanır. Bu yetiler toplamının içeriğini, bilgiler arasında yeni ilişki ve bağlantılar kurarak genişletir. Conrad, “kavram, duygu ve imgelemi içine alan bir yaratı arama, araştırma ve bulma sürecinin, algıdan doğmuş duyum ve duygularla çağrışmış, etkili bir mecazın doğuşu sürecine başlangıç teşkil etmesi” diye tanımlar yaratıcılığı.

Yaratıcılığın içinde, sanatta yeni ve özgün bir şey yaratmak bütünselliğine ulaşmak için algı da önemli rol oynar Wernher Von Braun “bilinen şeyleri, yeni biçimde kullanmak, şimdiye kadar olduğundan başka biçimde birleştirmektir” diyor. Bundan şu anlaşılıyor ki yaratıcılık üzerine araştırma yapanlar farklı sözcükler de kullansalar içerik olarak birbirine yakın tanımlar yapıyorlar.

Doğadaki canlıların içinde salt insana mahsus olan yaratıcılık “çoklukta birlik, bütünlük” ilkesine dayalıdır. Bu da seçmeyi ayıklamayı beraberinde getirir. İnsanı insan yapan olgulardan biri de budur. Bir sanat yapıtı “ben varım”ın göstergesi olduğuna göre ölümü yenmenin yolu olur böylece yaratıcılık. Aynı zamanda yoksunluğa, gereksinmelere yanıt vermek, kötülüğe karşı çıkabilmektir yaratmak. Sanatsal yaratmanın doğasında yaratıcılık süreci vardır. Sanatçının normlarıyla toplumun normlarının kesiştiği yerde yaratma başlar. Yeni bir şey çıkar ortaya. Bu yapıt olabilir, düşünce olabilir vs.

Yaşam yaratıcılıkla değiştiğine göre, yaratıcılık her alanı (bilim, sanat, yaşam) kapsar. Bu nedenle gününün çoğunu okulda geçiren öğrencilere hitap eden öğretmenlere çok büyük görevler düşmekte. Bu da tahtaya şablon çizip bunun yinelenmesi sınırlamasıyla olmamalıdır. Katılık, aşırı tekrarlılık, söz hakkı tanımama gibi tavırlar öğretmenlerin öğrenciyi köreltmesine, gerilemesine, sınırlamasına neden olacaktır. Esneklik, öğrenciye söz hakkı, düşündüğünü söyleme şansı verilmelidir. Öğretmene düşen yönetme, müdahale etme değil, yönlendirme, organize etme, yaratıcılığı ortaya çıkartacak davranış biçimi, konuşma tarzı olmalıdır. Öğretmen öğrenciyi farklı yollardan aramaya yönlendirme, doğru yanıtları söylemek yerine onu düşünmeye, araştırmaya sevk ederek yaratıcı süreç içine sokmalıdır.

1966 da Gallegher’in araştırmasına göre;
  • Yüksek zeka - yüksek yaratıcılık
  • Düşük zeka - yüksek yaratıcılık
  • Yüksek zeka - düşük yaratıcılık
  • Düşük zeka - düşük yaratıcılık
Yaratıcılık zeka ile ilgili görülse de onunla eş anlamlı değildir. Tabii tercih edilen hem zeki hem yaratıcı olunması belki ama farklı yapılardaki öğrenciye doğru yönlendirme yapılırsa yine başarı sağlanır. Bu durumda duygusal zekanın da önemi artıyor.

Wallas’a (1921) göre zihinsel faaliyetler şöyle bir süreç izliyor.
  • Hazırlık
  • Kuluçka
  • Aydınlanma
  • İspat
Yaratıcı etkinlik,
  • Hazırlık evresi, sorunu benimseyip yeniden ele almak gerekir.
  • Oluşma evresi, sorun saptanır düşünceler ayrıştırılır.
  • Planlama evresi
  • Esinlenme evresi,farklı bir sıçrayış yapılabilir. Hani beyinde bir ışık çakar ya
  • Doğrulama evresi, özgün bir yapıt ortaya çıkar
  • Denetim eylemi
Yaratıcılığın koşulu;
  • Çalışmak
  • Deneyim
  • Gözlem
  • Araştırma
  • Algı
Çocukta yaratıcılığı geliştiren etmenler:
  • Algıların zenginleştirilmesi için çocukların gözlem ve hafıza eğitimine gerekli önemi vermek,
  • Üretici düşünme yöntemi kazandırmak,
  • Yeni biçimler aramaya, bulmaya ve bunları anlatıp yorumlamaya yöneltme,
  • Sanat eserlerini inceleme,
  • Duygu ve düşünceleri kullanma alışkanlığı kazandırmak, pratik, çabuk, kararlı, cesaretli olmalarına olanak tanımak,
  • İmgelerinin geliştirilmesi,
  • Öğrencinin çevresinin (sınıf, atölye, koridor) yapılan iş ve resimlerle donatılarak bir sanat çevresi yaratılması,
  • Öğrencinin kendi kendine çalışıp, teknik yönden birikim ve doyum sağlayacağı ortam hazırlamak (kitaplık, atölye vb. yerlerden yaralanması gibi),
  • Sanatsal etkinlikleri izleyebilme olanaklarının yaratılması (müze, sergi vs. gezilmesi),
  • Konuların öğrencilerin çevresinden ve yaşamlarından seçilmesi.
Yaratıcı düşünme özgürdür, hareketlidir, üretken bir süreçtir. Çok yönlü bakmak, çok seçenekli çözüm yolları bulmak gerekir. Tasarımcı, yaratıcı eylem sürecidir, çevresini yaratma adına görmeli ve kullanmalı, tüm kaynaklardan yararlanmalıdır.

Bu kaynaklar;
  • Doğal çevremiz,
  • İnsan gereksinmeleri, istekleri
  • Eğitilmiş insan gücü
  • Sezgi
  • Bilim
  • Kültür
  • Madde ve olanakları
  • Teknoloji ve olanakları
  • İnsanın ürettiği her şey
  • Sanat
Yaratıcılığın içinde sezgi vardır. Bilinen hikayedir, tanınmış bir sanatçı tanınmış bir bilim insanına sorar “biz sezgiyle yaratıyoruz. Siz buluşlarınızı nasıl gerçekleştiriyorsunuz?” diye. Yanıt, “bizde sezgiyle” olur. Birikim, bilgi, araştırma çok önemli ama sezgide bir o kadar geçerli. Yaratan her an yaşar, yaratmanın tatili yoktur.

Bazen rüyada, uykudan uyanınca, bazen yolculukta bazen doğada yeşilliklerin içinde yatıp gökyüzüne bakarak hayal kurarken, bazen sıkıntı içinde çıkış ararken, bazen izbe bir büroda yada küçük bir atölyede. Bazen de refah içindeyken. Şurası da bir gerçek ki Montaigne’nin Denemeler’inde olduğu gibi bir şeyler yapmak için bana şu şu olanakları verselerdi neler yapmazdım, yaratmazdımın arkasına gizlenmeden. Tasarımcının yaratma eylemi içinde yararlandığı temel kaynaklardan biri de sezgidir. Önemli olan sezgiyi eyleme dönüştürmektir. Bu, yaratıcılık kapsamındadır. Sezgi, hangi alanda olursa olsun bilinç altından gelen bir değer yapısıdır. Bunun oluşturduğu süreç izlenip eğitilebilir.

Gordon (1944), “yaratıcılık öğrenilebilen, geliştirilebilen bir güçtür” der. O zaman okullarımıza çok büyük görevler düşer. Sanat eğitimi de salt görüleni yinelemek ya da hocanın kimliğinde gelişmek değil, öğrencinin bireysel ayrıcalıklarının çerçevesinde yeni, farklı yapıtlar yaratmasına, düşünceler üretmesine olanak tanımak gerekir. Yaratmak, yaratıcı yeti insan yaşamını, dünyayı değiştiren, geliştiren en önemli olgu. O halde okullarımızın baş tacı olmalı. Çünkü okulun misyonu da budur. Yaratıcı eğitimin amacı, önceki kuşakların yaptıklarını yinelemek değil, bunların üzerine bir şeyler koyabilmek, tasarıya, yaratıcılığa, düşünmeye, özgünlüğe, meraka, buluşa, araştırmaya yöneliktir. Önüne konulanın ezberi değil, sorgulanması ve katılım önemlidir. Eğitimde, bu nedenle yaratıcı bireyin psikolojik özellikleri bilinmesi gerekir.

Çünkü yaratıcılık eğitimle geliştirilebilir. Yaratıcılığı yüksek olan bireyler,
  • Meraklıdırlar,
  • Temel sorunlarla ilgilenirler,
  • Özgürdürler,
  • Enerjiktirler,
  • Espritüeldirler
Yaratıcılık söz konusu olduğunda yeni deneylere ve gerçeklere açık olmak gerekir. Yaratıcı düşünce tüm bilgileri kullanmak durumundadır. Dolayısıyla bilgiler, veriler çoğaltılıp yoğunlaştırılarak yaratıcılık artırılabilir, geliştirilebilir. Bunun için öğrenciyi iyi tanımak gerekir. Bu bağlamda özellikle sanat eğitimi kitle eğitimi olarak gerçekleştirilemez. Bireysel eğitim söz konusu olmalıdır. Çünkü kitle eğitimi katılımsız ve öğrenciye dayatma şeklinde gerçekleşiyor. Nasıl bilim eğitimi denemelerle gerçekleştirilirse sanat eğitimi de araştırmalarla bir konunun varyasyonları üretilerek gerçekleştirilmelidir. Tabii bu biraz da sabır işidir. Bir çalışma yapıp, ben yaptım oldu mantığı geçerli olamaz. Ayrıca hiçbir zaman sanat eğitimi sınıfın dört duvarı içinde hapsedilemez. Gözlem zenginliği gereklidir. Duvarları, hatta ülke sınırlarını aşmak gerekir. Nasıl insandaki üzülmek, korkmak, kızgınlık, sevinmek gibi bazı duygular tüm dünyada aynı ise sanatta evrenseldir. O zaman her yere uzanmak, başka kültürlerle de kendi kimliğimizi yok etmeden zenginleşmek gerekir.

Eğitim, toplum içindeki bireylerin yaşam içindeki yerlerini almalarını sağlamaya yöneliktir. Bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir. Eğitim, belli bir bilim dalı yada sanat kolunda yetiştirme, geliştirme ve eğitme işidir. Bu çerçevede yaratıcılığın ön planda olması çok önemlidir.

Yaratıcı Çocuklar ve Yaratıcılığın Geliştirilmesi


İnsanlığın geleceği yaratıcı insanlara ve onların yaratıcılığına özgü eğitime bağlıdır. Toplumların sahip oldukları tüm orijinal ve üstün yapıtlar yaratıcı düşünceye sahip insanların yarattığı yapıtlardır. Her toplum için en önemli eğitim sorunu yaratıcı niteliklere sahip çocukları ve gençleri erken teşhis etmek ve yaratıcı düşünceyi eğitip geliştirmek. Çünkü yaratıcılık niteliklerine sahip olan kimseler hem üyesi bulunduğu toplum hem de tüm insanlığın gelişmesi için en önemli gelişim potansiyelidir. Dünya kurulalı beri insanlar için her alanda yapılan icatlar onların eseri olmuştur ve bundan sonra yapılacaklarda onların eseri olacaktır. Bugün her alanda ileri gitmiş, gelişmiş ülkeleri bu aşamaya getiren sihirli gizli güç her alanda yaratıcı düşünceye sahip kimseleri yetenekleri yönünde ve seviyesinde gelişmesi için uygun eğitim ortamının sağlanmış olmasıdır. Onların yaratıcı güçlerinin kendi toplumu ve diğer toplumların refahına hizmet edecek ürünlere dönüştürülmüş olmasıdır.

Yaratıcı güce sahip kimselerin saptanmasında ve onların uygun şekilde yönetilmelerinde en önemli görev öğretmenlere düşmektedir. Özellikle erken teşhis edilmesi için bu konuda ilk yardımcılar ilkokul öğretmenleridir. ilk teşhisten sonra bu çocukların ilgililere tanıtılması, esnek ve zenginleştirmiş bir eğitim programının hazırlanması, çeşitli olanakların, fırsatların, araç ve gereçlerin sağlanıp bu çocukların yararına sunulmasında da en önemli hizmetler eğitim öğretim sürecinde görevli öğretmenlerin görevi olmaktadır.

Bu yazımda bugüne kadar yaratıcı çocuklar üzerinde yapılan araştırmaların önemli bulgularını aktarmaya çalışacağım. Yaratıcılık üzerinde bir çok araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırmalar yaratıcılığa özgü birçok ortak özellikler saptamışlardır. Bu ortak sekiz özelliği ve bu özelliklerin niteliğini aşağıda açıklamak isterim.
  1. Sorunlara karşı duyarlık.
  2. Fikirlerde akıcılık.
  3. Esneklik.
  4. Orijinallik.
  5. Yeniden tanımlama ve düzenleme yeteneği.
  6. Soyutlama özetleme ve analiz etme yeteneği
  7. Bileşim (sentez) ve bir sonuca götürme.
  8. Tutarlı şekilde düzenleme.

1. SORULARA KARŞI DUYARLILIK (Sensitivity to Problems)
Yaratıcı kimseler sorunların özünü kavrar ve onların çözüm olasılıklarını sezer. Sorunlarım çözümü için gerekli esas öğeleri, araç ve gereçlere duyarlık gösterir. Diğer bir deyimle karşılaşılan sorunların çözümünde ikinci derecede yardımı olacak araç, gereç ve öğelerle ilgilenmez. Sorunun özüne ilişkin öğelerle ilgilenir, bulur.

2. FİKİRLERDE AKICILIK (Şuency of İdeas)
Yaratıcı kimse bir duruma tepkide bulunurken, bir sorunun çözümü ile uğraşırken çok çeşitli fikirlere sahip olmaya ve birçok çözüm yollarını öğrenmeye yönelir. Bunların, içinden durum için en orijinal ve uygun düşenini kolaylıkla seçer ve durumu rahatlıkla uygular.

3. ESNEKLİK (Plexibility)
Yaratıcı kimse yeni bir duruma kolayca adapte olma ve o duruma göre değişme yeteneğine sahiptir. Herhangi bir duruma uygun düşen bir yaklaşımdan diğer bir yaklaşıma kolayca geçebilir. Esnektir, katılıktan hoşlanmaz.

4. ORİJİNALLİK (Originality) YEPYENİLİK
Yaratıcı kimsenin en belirgin özelliklerinden birisi her hangi bir duruma verdiği cevaplarda yepyeni bir başkalık oluşudur. Özellikle yaratıcılık yeteneğine sahip olduğu alanda alışılagelmiş cevaplar, tepkilerden tamamen farklı tepkiler ve cevaplar verir. Problemlerin çözümünde, çeşitli yapıtların da yepyeni yaklaşımlar izler. Bu yetizi çoğu zaman onu çevresindeki muhafazakârlar ile çatışmaya düşürür. Çünkü yaratıcı kimsenin yepyeni yaklaşımları ve yapıtları alışılagelmiş tepkileri ve yaklaşımları benimseyen muhafazakârlar için acayip gelir.

5. YENİDEN TANIMLAMA VE DÜZENLEME YETENEĞİ (The Ability Redefinition and Rearrange)
Yaratıcı kimse gizli olarak etrafındaki nesnelerin fonksiyonlarını alışılagelmiş olandan farklı görme yeteneğine sahiptir. Onları anlar ve yepyeni bir yönde ve yöntemde kullanır.

6. SOYUTLAMA ÖZETLEME VE ANALİZ ETME YETENEĞİ (Analysis Or Ability to Abstract)
Yaratıcı kişi ayırt etme, ayrıntıları bulma, karşılaştığı durumu önemli parçalar ve anlamlarına göre soyutlama, analiz etme yeteneğine sahiptir. Yaratıcı kişi durum ve konuların özünü, önemli kısımlarını ve tüm ayrıntıları önem derecesine göre ayırır. Onları en uygun şekilde kullanır.

7. BİLEŞİM SENTEZ VE BİR SONUCA GÖTÜRME (Synthesis and Closure):
Yaratıcı kişi birbiriyle bağıntısı olmayan parçaları ve öğeleri birbiri ile uyumlu bir şekilde yepyeni bir sentez oluşturacak şekilde birleştirme yeteneğine sahiptir. O daha önceden bir bütünü oluşturan parçalar üzerinde iyice çalışmadan bir bütünün ayrıntılarını kavrar ve yepyeni bir sentez oluşturur. Çeşitli parçalar arasında yeni bağıntılar kurarak yepyeni bir sentez yapabilir.

8. TUTARLI ŞEKİLDE DÜZENLEME (Coherence of Organization)
Yaratıcı, kişi nesneleri ahenkli bir şekilde düzenleme yeteneğine sahiptir. Bir bütünün farklı parçaları ve öğeleri şekillendirilir veya kaldırılır. Böylece son düzenleme tutarlı olarak kabul edilir, birlik ve bütünlük sağlanır. Yaratıcı kişi yetenekli olduğu alanda durumların, nesnelerin, parçalarını ahenkli ve tutarlı bir şekilde yeniden düzenler, yepyeni yapıtlar oluşturur.

Yaratıcılığın ne olduğunu biraz daha açıklamak uygun olacaktır kanısındayım. Alice Miel "Önceden birbiri ile ilgili olmayan nesnelerin birbirine bağlanmasını yaratıcılık" olarak niteler. Yaratıcı sonuçlar genelleştirilebilir ve şaşırtıcı ürünlerdir. Yaratıcılık bireye kendini beğenme kendine saygı ve yaşama hazmi veren bir güçtür, öğretin yaratıcılık için çok fırsatlara sahiptir. Çünkü öğretim tekrarlanmayan bir süreçtir. Her sınıf durumu birbirinden belirli derecede farklıdır. Bundan dolayı her öğretmen şartlara göre kendine özgü yöntemleri kendisi yaratmalıdır. Diğer taraftan öğretmenlerin öğrencilerini yepyeni şeyler bulmaya teşvik etme ve cesaretlendirme sorumluluğu vardır. Böylece öğretmenlerin esas işi, öğreticilere yaratma ortamı sağlayacak fırsat ve araçlar hazırlamaktır.

Yaratıcı öğretim sürecinin DÖRT esas safhası vardır. Bunlar,
  1. Açıklık (Openness):
  2. Çabaların bir merkezde toplanması (Pbcus):
  3. Disiplin:
  4. Bir sonuca götürme (Closure):

1. Açıklık (Openness)
Yaratıcılık için bir kimse düşünerek kendi benliğini yeni tecrübelere, yaşantılara açmalıdır. Kendi alışılagelmiş yargısını alışılmış yorumlarını geçici olarak geciktirmelidir. Guilford'un zihin yapısı kuramında alışılmamış düşünme (divergent thinking) olarak nitelediği zihnin özelliği düşünürleri alışılmamış (mutad olmayan) sonuçlara götürür. Alışılmamış düşünce tarzı etrafı araştırma yahut yön değişikliğini içerir. PEPİNSKY'nin "Kavram hudud düşünmesi" olarak nitelediği düşünme tarzı bir kimsenin alışılmamış fikirlere açık olma yeteneğin engeller, tutar. Bunun için öğretmenlerin bu konuda en önemli görevleri her yaş ve seviyede öğrencilerini alışılmamış düşünmeye ve çevrelerinde alışılmamış şeyleri görmeye teşvik etmektir. Onların alışılmamış, şekilde düşünmeleri de yakıtları karşısında hayranlık: duyguları göstererek bu tür çalışmalarını pekiştirmek çocuklarda tomurcuklanan yaratıcılığın açılmasına ve serpilmesine hizmet edecektir.

2. Çabaların bir merkezde toplanması (Focus)
Yaratıcılıkta fokus açıklığı izleyen ikinci safhadır. Bu safhada düşünür kendi fikirlerini, kavramlarını ve bütün gücünü sadece özel olarak ilgilendiği konu üzerinde düşünmeye tekisif eder. Onu olgunlaştırmaya çabalar. Bir kimsenin yepyeni bir yapıt ortaya çıkarması için nesneleri ayırmalı, süreç ve sonuçları için bir hipotez Teori geliştirmelidir. Çocuklarda fokus eğitimi için en iyi yol onları üzerinde çalıştıkları konu, iş ve tecrübe üzerinde yazılı veya sözlü rapor vermeye davet etmek.

3. Disiplin
Disiplin yasak ve sınırlamaya açıklar. Disiplin, basit olarak, Fokus safhasında varılması amaçlanan hipoteze ulaşmak için yollar bulma anlamını taşır. Bu kesin olarak uyulması gereken gerçek çalışma kurallarıdır. Yazar Paul E. Torrance disiplini ‘’rüya görmeyi kes, işe git" deyimi ile açıklar. Okullarda çalışma alışkanlıkları küçük öğrenciler tarafından kazanılmış olmalıdır. Eğer iş ve işin gerekleri öğrencilerin kendilileri tarafından belirlenmiş, kendileri tarafından kabul edilmiş ve öğrenciler tarafından başlatılmışsa okul yaratıcılık için uygun atmosfere sahip ideal bir yer olacaktır.

4. Bir sonuca götürme (Closure)
Bu safha yaratıcılığın son safhasıdır. Bu safhada ürün tamamlanmıştır. Karar yaratıcı tarafından verilmiştir. Bu tür bir yargıda öğretmen daima çocuklarının, kendi kendine karar vermelerine önem vermeli ve bunu sağlamalıdır.

YARATICILIĞIN VE YARATICI ÇOCUKLARIN TEŞHİSİ
Yaratıcılığın teşhisi ve yaratıcı düşüncenin değerlendirilmesi hem çok önemli hem de çok güç ve karmaşık bir iştir. Zihin fonksiyonlarının ve anlamının değerlendirilmesinde yaygın olarak kullanılan teknik zekâ testleridir. Fakat zekâ bölümü (İQ) ve yaratıcılık test edildiği zaman farklı dağılımlar gösterir. Diğer bir deyimle, zekâ bölümleri yüksek olanların yaratıcı olmaları da düşünülemez. Bu güne kadar yaratıcılık niteliklerine sahip çocukların zekâ bölümleri üzerinde yapılan araştırmalara göre yaratıcı çocukların, büyük çoğunluğunun 120 zekâ bölümü etrafında toplandıkları görülmektedir. Zekâ bölümü 130'un üzerinde olanlar ile ortalamada bulunan çocuklar yüksek düzeyde yaratıcılık göstermemektedirler. Genellikle yüksek düzeyde yaratıcılık niteliklerine sahip olanların zekâ bölümlerinin 120130 arasında olduğu bilinmektedir. Bundan anlatmak istediğimiz gerçek yüksek zekâ bölümü ile yüksek yaratıcılık özelliği arasında olumlu ve güvenilir bir bağıntı (korelasyon.) olmadığını belirtmektedir. Diğer bir deyimle, genel zekâ açısından üstün zekâlı görülen ve zekâ bölümleri 130140 ve daha yüksek olanlarım aynı zamanda yaratıcılıkta üstün özelliklere sahip olduğunu düşünmek ve söylemek bu konuda bilimsel araştırma sonuçlarına ters düşer. Bu konuda çok uyanık olmak gerekir.

Yüksek düzeyde yaratıcı güce sahip kimselerin çok çabuk ve kolayca değişen problem çözümü durumlarında daha iyi ve kolay öğrenip çözümledikleri kanıtlanmıştır. Yaratıcı çocukların belirlenmesinde yalnız zekâ testleri sonuçlarına güvenemeyiz. Zekâ testleri yaratıcı çocukların teşhisinde kullanılan teknik ve araçlardan biridir. Onlar yaratıcılık hakkında önemli ip uçları verebilir. Bu ip uçlarını kullanarak çocukların yaratıcılık nitelikleri önceden saptanan ölçeklere göre sürekli ve uzun zaman çeşitli durumlarda sistemli olarak gözlenmelidir. Gözlem sonuçları ile test sonuçları birleştirilerek geçici bir yargıya varılmalıdır. Bilinmesi gereken ikinci gerçekte öğrencilerin farklı alanlarda yaratıcı güce sahip olduklarıdır. Bir kısmı resimde, müzikte, heykeltıraşlıkta, dilde, bir kısım matematik, astronomi fizik, kimya ve diğer ana dallarında başka bir kısmı beden hareketlerinde; oyunda, diğer bir kısmı sosyal bilgilerde, ekonomi; iktisat ve benzeri dallarda yaratıcı güce sahiptir. Yaratıcı güçler doğanın her alanda düzenini geliştirecek yepyeni oluşumlar oluşturacak şekilde dağılmıştır. Öğretmenlerin öğrencilerini izlerken gösterilen ve değerlendirirken, bu açıdan yaklaşması, onun ülkenin çeşitli alanlarda en büyük ihtiyacı olan yaratıcı insan gücünün ortaya çıkmasına ışık tutacak ve başarıya götürecektir. Öğretmenin yaklaşık olarak her öğrencisinin bir başka alanda yaratıcı güce sahip olduğunu görmesine, bu suretle geleceğe ümitle bakmasına ve mutluluk duymasına sebep olacaktır. Çağdaş eğitimciler her insanda bir alanda yaratıca güç olduğuna inanırlar yöntemlerini bu inanca göre sabırla düzenleyen, her öğretmen öğrencilerinde mevcut olan bu gizli üstün gücü ortaya çıkarabilir. Yazar bu konuya içtenlikle eğilen her öğretmenin yaratıcı düşünme gücüne sahip bu çocukların ortaya çıkarılmasında çok değerli hizmetler yapacağına tam olarak inanmaktadır.

Yaratıcı çocukların eğitim ve öğretimlerinde başarılı olmak için öncelikle aşağıdaki hususların gerçekleştirilmesi uygun olacaktır.
  1. Öncelikle her düzeydeki okul (ilk, orta, orta, meslek, yüksek) programlarında esneklik sağlanmalı ve öğrencilerin ihtiyaçlarına uydurulmuş değişikliğe her zaman açık programlar hazırlamalıyız.
  2. Sınıflarda öğrenci sayılarını çağdaş eğitim kurallarının kabul ettiği normal sayıya getirmeliyiz. Kalabalık sınıflarda çocukların bireysel farklarına uygun eğitim yapılması olanak dışıdır.
  3. Okul ve sınıflarda çeşitli ve eğitim programlarının gerektirdiği eğitim araç ve gereçleri sağlamalıyız. Özellikle yaratıcı çocuklara yetenekli oldukları alanlarda çeşitli eğitim araçları sağlamak yaratıcılığın gelişmesi, çocukların kendi kendine etkin deneyler yapması için ilk şarttır.
  4. Eğitim sisteminde gerekli değişiklikler yapmalıyız. Çünkü halen yürürlükteki eğitim sistemimiz çocuklarda yaratıcılık niteliklerinin geliştirilmesine olanak vermemektedir.
  5. Yaratıcı çocuklarımızın ve gençlerimizin bu güçlerinin geliştirilmesinde en büyük sorumlulukları yüklenen öğretmenlerimize bu çocukları tanımak, onların gelişmeleri için gerekli yardımları yapma, yeni eğitim öğretim yöntemlerini yeterli düzeyde tanıtmak için hizmet içi eğitim vermeliyiz.
Bu suretle yaratıcı çocuklarımızın yaratıcı güçlerini ürüne dönüştürerek her alanda toplumumuzun çağdaş düzeye erişmesini sağlayabiliriz. Çünkü ulusların en büyük gelişme potansiyeli o ulusu oluşturan insanların yaratıcı güçleridir. Bu gücü toplumun kalkınmasında kullanmak onun erken teşhis ve tabiatına uygun eğitim sağlamakla mümkün olabilir.

Doğan Çağlar

Kaynakça
I. Türkiye Üstün Yetenekli Çocuklar Kongresi Yayın Dizisi : 1
(Üstün Yetenekli Çocuklar Seçilmiş Makaleler Kitabı - Prof. Dr. Adnan Kulaksızoğlu, Doç. Dr. Ahmet Emre Bilgili, Mustafa Ruhi Şiirin)
  1. Clayton, Thomas E., Teaching and Learning. N. J. Prentice Hall, Inc. Englewood Cliffs, 1965.
  2. Miel, Alice, Creativity in Teaching. Teachirs College Columbia Üniversity, Wadsworth Publishing Company, Inc. Belmont. 1965.
  3. Peroival, M. Symonds. What Eduvation Has To I Learn From Psychology. Teachers College Columbia Üniversity. NewYork, 1964.
  4. Samuel Ball. Readings in Psychological Poundations of Education Teachers Colloge Columbia University, NewYork, 1965.
  5. Torrance, Paul. E. Education and The Craetivity Potential. The Üniversity of Minesota Presst Minneopolis: 1963

Yaratıcılığı Çocuklarda Geliştirmek İçin

  • Ara ara öğrencilere düşüncelerini ifade etmeleri için fırsat vermek,
  • Her düşünceye saygı göstermek,
  • Eleştiriye yer vermemek,
  • Tek doğru cevaba kilitlenmemek,
  • Öğrencilerin yanlıştan korkmalarını önlemek,
  • Belirsiz durumlar yaratmaktan kaçınmamak,
  • Sürekli mantıklı cevaplar beklentisi içinde olmamak,
  • Öğrencilerde yaratıcılıklarının gelişebileceği inancını yerleştirmek gerekir.

Yaratıcılığın Gelişimi
Test sonuçlan genelde yaratıcılığın gelişmesinin sürekli olmadığını, 3 ile 4.5 yaşları arasında bir artışın olduğu, sonra küçük bir düşüşün meydana geldiği, sonra dördüncü sınıf civarında meydana gelen bir düşüşe kadar yine artışın sürdüğü, sonra yedinci sınıf civarında hafif bir düşüşün dışında lise yıllarında artmaya devam ettiğini göstermektedir. SMITH & CARLSSON (1983, 1985) da ilk okula başlayan çocukların yaratıcılıklarında bir düşüşün olduğunu, 12 yaş civarında yine düşüşün tekrarlandığını, 14-15 yaşları arasında bir düzelmenin olduğunu, fakat 16 yaşından sonraki artışın daha belirgin hale geldiğini araştırma bulgularına dayanarak belirtmişlerdir.

Bu konuda kesin sonuçların alınması için araştırmalara devam edilmesi gerekir.

Yaratıcı kişinin kişilik özellikleri:

Literatürü incelediğimizde, yaratıcılığa ilişkin yapılan araştırmaların büyük bir kısmının, yaratıcılık ile ilişki gösteren kişilik özelliklerini ele aldığını ve bu özelliklerin çoğunun da hayatta başarılı olmayla ilgili olduğunu görürüz. Örneğin, yaratıcı bireyler genelde kendilerini kabul etme eğilimi gösterirler ve diğerlerinin görüşlerinden çok fazla etkilenmezler, yargılarında bağımsızdırlar, otonomdurlar, yani bağımsız bir şekilde kendilerini idare edebilirler, öz güvenleri yüksektir, deneyime açıktırlar, duygu ve düşüncelerini bastırma eğiliminden kendilerini büyük ölçüde arındırmışlardır, içten denetimlidirler Yüksek anksiyete gösteren bireylerin ise, genelde özgünlük düzeyleri düşüktür ve sadece doğru cevabı yakalama eğilimi bu bireylerde ağırlık kazanır.

Çocuklarda yaratıcılığı geliştirici beş anahtar:
Çocuğun potansiyelini tam olarak gerçekleştirebilmesi ve yaratıcılığını geliştirip sergileyebilmesi için çeşitli bilim adamlarının ileri sürdüğü önlemleri beş anahtar faktör adı altında toplamak mümkündür. Yetişkinlerin çocuklarıyla olan ilişkilerinde bu beş anahtarı dikkate almaları gerekir.

Birinci Anahtar Faktör:
Birinci anahtar çocuğa gerçek ilgi, saygı ve kabulün gösterilmesidir. Çocuklarda yeterliğin ve yaratıcılığın gelişmesinde en önemli faktör anne-babaların onlara yeterli derecede destek ve şefkat göstermeleridir. Başarılı çocuklar kendilerine, ilgi alanlarına ve arzularına saygı gösteren anne-babalara sahip olanlardır. SCOTT'ın HAMACHECK'ten (1987) aktardığına göre, anne-babaların çocuklarını belirli koşula bağlı olmaksızın oldukları gibi gerçekten kabul etmeleri, onların kendilerini değerli ve sevilen kişiler olarak algılamalarına yardımcı olur. SCOTT'ın bu kez CORNELL & GROSSBERG'ten (1987) aktardığına göre, yetişkinler tarafından gösterilen gerçek ilgi, saygı ve kabul ile bunların sonucunda kendilerinde gelişen olumlu benlik saygısı sayesinde çocuklar karşılıklı saygı ve desteği öğrenebilirler ve potansiyallerini gerçekleştirirken karşılaşacakları güçlükleri göğüsleme kuvvetini kendilerinde bulabilirler (Scott, 1988, s.8).

WRIGHT'ın BALDWIN (1949) ve MacKINNON'dan (1961) aktardığına göre ise, çocuğa saygı göstermenin bir başka yolu da ona aile kararlarını ve böylece de kuralların arkasındaki mantığı açıklamaktır. Aynı zamanda, kuralların oluşmasında ara ara kendisinin de söz sahibi olmasını sağlamak da bir diğer yoldur.

Çocuğa kendi inanç ve değer sistemini keşfetmesi için imkan tanımak ve anne-babasını körü körüne izlemesini önlemek de ona saygı ve değer göstermenin bir başka yoludur. Bunun gerçekleşmesi için, çocuklar yaşlarının kaldırabileceği ölçüde, alternatif inançlarla karşı karşıya bırakılmalı ve anne-babalar da bu farklı görüşlere açık olmalıdırlar. Evde açıkça anlaşılabilen bir değer sistemi tabii ki olmalıdır, ancak bunu aktif şekilde keşfederek kendi kişisel değerlerini içselleştirmeleri için çocuklara fırsat verilmelidir.

Çocuklara saygı göstererek onların yaratıcılığını geliştirmenin bir diğer yolu da onları fazla eleştirmemektir. Anne-babaların yanlışlara hoşgörü göstermelerinde yarar vardır. Çocuklar mükemmeli yakalamak için baskı altında olmadıkları zaman, yanlış yapmaktan korkmazlar ve böylece denemek için cesarete ve yaratıcı olmak için ise, daha fazla enerjiye sahip olurlar (Wright, 1987, s. 35).

İkinci Anahtar Faktör:
İkinci anahtar anne-babaların çocuklarıyla birlikte çeşitli etkinlikler yapmaları için zaman ayırmaları ve onlarla öğretici ve etkin bir iletişim kurmalarıdır (Scott, 1988, s. 8-9). KESTER (1978b) da çocuklarla geçirilecek zamanın önemi üzerinde durmuştur. Ayrıca, çocuğun yaratıcı ürününe yetişkinin geribildiriminin de çok önemli olduğunu ileri sürmüştür (1978a).

Üçüncü Anahtar Faktör:
Üçüncü anahtar, sebatkar bir tutumun anne-babalar tarafından çocuklara aşılanmasıdır. SCOTT'ın FITZWATER'dan (1983) aktardığına göre, çocukların başarılı ve üretken olmaları için, anne-babalar,
  • Rüyaların bir gün gerçek olabileceğine inanma,
  • Hedefe yönelik olma,
  • Azmin anlamından haberdar olma ve
  • Gelişme ve değişmeye devam etme
gibi özellikleri tutumlarıyla ve sözleriyle çocuklarına iletmelidirler.Başarılarının ve başarısızlıklarının sorumluluğunu üstlenen ve sebat etmeleri halinde başarıya ulaşacaklarını bilenler, sonunda başarıyı yakalayacaklardır. Yaratıcı kişiler isteklerinde ısrarlı, güvenli, inatçı ve kolay kolay engellenemeyen kişilerdir (Scott, 1988, s. 9).

Dördüncü Anahtar Faktör :
Dördüncü anahtar, çocuğa özgürlük tanımaktır. SCOTT'ın SIMONdan (1985) aktardığına göre, çocuğun ileride yaratıcı bir yetişkin olması için, ilk önce kendisine güven duyması ve bağımsız bir kişilik geliştirmesi gerekir. Çocuklara bağımsız olma özgürlüğünü anne-babalar vermelidir. Yalnız anne-babalar bağımsızlığın dozunu iyi ayarlamalılar ve onları kaldıramayacakları yükümlülükler altına sokmamalıdırlar.

WRIGHT'm DOMİNO'dan (1969) aktardığına göre, yaratıcı çocuklar genelde kendilerine hem olumlu hem olumsuz duygularını ifade etme özgürlüğü tanınan çocuklardır. Bu ifade özgürlüğüne verilen önem, çatışmaların açığa çıkmasına fırsat verir. Böylece çocuklar olumsuz duygularını bastırma gereksinimi duymazlar. İletişimdeki bu tip açıklık, çocukta düşünme esnekliğinin, merakın ve hayalgücünün gelişmesine yardımcı olur, yani çocuk dolaylı olarak bağımsız olma özelliğini kazanır. Böyle bir fırsat tanınmayan çocuklar ise, yeni düşünceler geliştirmeleri için yeterince güdülendirilemezler.

Koruyucu olmayan bir tutum da yaratıcılığın gelişmesi için elverişli ortamı sağlar.

Çocuklar bir kez kendilerini güvende, değerli ve çaba gösterme isteğinde olduklarını hissettiler mi, onların riske girmelerine, yeni ve bilinmeyeni denemelerine izin vermelidir. Böylece anne-babalar değişen ve bilinmeyen dünyada çocuklarının yol almalarına imkan tanıyabilirler. Bağımsızlık, çocuklarının düşünmelerine, yargılamalarına, karar vermelerine ve problemlerle başetmeleri için etkin stratejiler belirlemelerine yardımcı olan anne-babalara sahip çocuklarda gelişir. Çocukların bağımsızlıklarının gelişmesi için, iyi problem çözücüler haline gelmeleri gerekir. Bu da, çocukların sonuçlar ve alternatifler üzerinde düşünmelerine fırsat verilmesiyle sağlanır. Bu yolda anne-babaların aşırı katı ve otoriter olmayan, fakat kontrolü de elden bırakmayan disiplin şekli en etkili olanıdır (Scott, 1988, 1991); (Shaughnessy & Neely, 1987); (Wright, 1987); (Pratt-Summers, 1989); (Little & Scott,1990)

Beşinci Anahtar Faktör:
Beşinci anahtar, zenginleştirilmiş öğrenme çevresidir. Böyle bir çevrede oyuna önem verilir, çünkü oyun çocukların yaratıcı potansiyalini arttıran bilişe ve davranışa ilişkin süreçleri harekete geçirir.

Böyle bir çevrenin bir başka özelliği de birçok yaratıcı yetişkin örneğiyle dolu olmasıdır. Böyle örneklerin varlığı çocuğun çeşitli alanlarda yeni beceriler ve yaratıcı davranış şekilleriyle yüzyüze gelmesini sağlar.

Yine böyle bir çevrenin bir başka özelliği de geniş ilgi dağılımına cevap verecek malzemeye sahip olmasıdır. Örneğin, okuma kitapları, müzik aletleri, sanat malzemeleri v.b. gibi. Böylece, düşüncelere ve çeşitli ilgilere verilen önem, çocukların çevrelerini keşfedip deneyler yapmasını teşvik edecektir (Wright, 1987, s. 36).

Yaratıcılıkla İlgili Bazı Genel Bilgiler

Yaratıcılığın gelişimi konusunda kesin bir bilgi verilemez, ancak bazı araştırma sonuçları 3 ile 4.5 yaşları arasında bir artışın olduğu, sonra küçük bir düşüşün meydana geldiği, Dördüncü sınıf civarında meydana gelen bir düşüşe kadar yine artışın sürdüğü, Yedinci sınıf civarında hafif bir düşüşün dışında lise yıllarında artmaya devam ettiğini göstermektedir.
  • Önemli bir nokta yaratıcılığın eğitimle geliştirilebilir olmasıdır.
  • Yaratıcılıkla ilgili cinsiyet farkının olup olmadığı konusunda kesin bir açıklama yapmak mümkün değildir.

Bazı araştırmalar, farklı kültürlerde cinsiyetlere atfedilen rollere bağlı olarak yaratıcılık açısından cinsiyetler arası farklılaşmanın söz konusu olabildiğini göstermiştir. Örneğin Hindistan'da erkeklerin lehine bir sonuç alınmıştır. Cinsiyet rolleri beklentisine dayalı olarak Hint toplumu kızları gruba bağımlı, itaatkâr başkalarının fikrine karşı gelmekten kaçınan bireyler olarak algılar. Hindistan'da kızların yaratıcılığının engellenmesine bu tutumun yol açtığı düşünülebilir.

Türkiye'de büyük şehirlerde yapılan araştırmalarda genelde cinsiyet açısından farka rastlanmamıştır. Dünya literatürü incelendiğinde ise, genelde sözel ölçümlerde kızların yaratıcılık açısından daha başarılı oldukları görülmüştür.

Zekâ ve yaratıcılık arasındaki ilişki konusunda da çelişkili araştırma sonuçlan vardır. Eşik kuramına göre, zekâ ile yaratıcılık arasındaki ilişki 120 Z.B.'e kadar sürer. Bu düzeyin üstünde bu ilişki kaybolur, ancak literatürde daha üst sınırlarda da bu ilişkiye rastlandığına ilişkin bazı araştırma sonuçları mevcuttur. Bu konuda değişmez bir gerçek olarak ileri süreceğimiz şey ise;
  • Bireyin bir problemin var olduğunu fark etmesi,
  • Bilgiyi seçmesi,
  • Özgün bir çözüm üretebilmesi

için en az orta düzeyde bir zekâ düzeyine sahip olması gerektiğidir.

GOWAN üstünlük ile yaratıcılık arasındaki ilişkiyi ilk önce kişisel ve kültürel yaratıcılık arasında ayırım yaparak tartışmıştır. Ona göre,

Herkese kişisel yaratıcılık öğretilebilir, ancak başlıca keşifler ve yeni düşünceler üreten ve sonuçta insanoğlunun geleceğini kaçınılmaz şekilde değiştiren kültürel yaratıcılık için üstünlük gereklidir.Üstünlüğü yaratıcılık için bir potansiyel olarak görmüştür.

CLARK'a göre yaratıcılık, zekâyı kullanmasına karşın, üstünlüğün ötesinde bir şeydir.

Üstünlük ve yaratıcılık arasındaki ilişki konusunda da üstünlerin yaratıcı olma olasılıklarının fazla olduğunu, ancak her üstün kişinin de muhakkak yaratıcı olmayabileceğini söyleyebiliriz.

http://www.ustunzekalilar.org

Yaratıcılık Niçin Önemlidir?



Araştırmalar, yaratıcılığın, öğrenmenin önemli bir boyutu olduğunu göstermektedir. Yaratıcı düşünme bilginin kazanılması için hayati öneme sahiptir, çünkü yaratıcılığın gelişimine elverişli çevreler, çocukların öğrenmeye karşı olumlu tutumlar geliştirmelerine yardımcı olur ve öğrenmeyi eğlence haline getiren etkili güdüleyiciler niteliğini taşır.

Yaratıcılığın önemli olduğunu gösteren bir başka neden de uyumla ilgilidir. Sürekli değişen dünyada, çocukların yeni durumlara uyum gösterecek becerilerle donanmaları gerekmektedir. Yeni yüzyılın yeni nesiller için nelere gebe olduğu bilinmemektedir. İşte yaratıcı sorun çözme deneyimleri, bireyleri hem geleceğin hızlı değişimlerine uyum göstermeye hem de günlük yaşamın artan gereklerine cevap verecek etkin beceriler geliştirmeye daha iyi hazırlayacaktır.

Çocuklara ve gençlere daha yaratıcı bir şekilde düşünmeyi öğretme, kişilik gelişimi açısından da önemlidir. MacKINNON yaratıcı üretkenlikte başarılı olanların benlik saygılarının yüksek olduğunu bulmuştur.

Yaratıcılık duygusal açıdan da yarar sağlar. Bireye kendini gerçekleştirme imkânı verir. Yaratıcı Sorun Çözme rasyonel düşünmenin gelişmesine de yardımcı olur.

Günümüzün eğitim anlayışında büyük önem taşıyan yaratıcılığın gelişmesine imkân sağlayan sınıfta, bellekten çok düşünmeye değer verilir. Öğrenci, yapacağı katkıya değer verileceği, saygı duyulacağı beklentisi içindedir. Öğretmen tek doğru cevabı olan yegâne bir otorite olmak yerine, işleri kolaylaştıran bir rehberdir, harekete geçirici bir kişidir.

Yaratıcılığa imkân tanımayan bir sınıfta ise, öğretmen otoriterdir, katıdır, kendini zamanla kısıtlandırır, öğrencilerin duygusal gereksinmelerine duyarsızdır, fazlasıyla disiplin kurma ve bilgi aktarma çabası içindedir. Oysa, öğrenende kalıcı olan, sorunları çözme ve yeni düşünceler yaratma yeteneğidir. Bu yetenek sorunlarla dolu karmaşık toplumlarda daha da önem kazanır.

Prof. Dr. Ümit Davaslıgil